“Rabbim, putlar insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir...” (İbrâhim, 36) sözünü ve Îsâ -aleyhisselâm-’ın:
“Eğer kendilerine azâb edersen, şüphesiz onlar Sen’in kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şüphesiz Sen izzet ve hikmet sâhibisin.” (el-Mâide, 118) duâsını okudu. Akabinde ellerini kaldırdı ve:
“Allâh’ım, ümmetimi koru, ümmetime merhamet et!” diye yalvararak ağladı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak:
“–Ey Cebrâîl! -Rabbin her şeyi daha iyi bilir ya- (insanlar da bilsin diye) git, Muhammed’e niçin ağladığını sor.” buyurdu.
Cebrâîl -aleyhisselâm- geldi. Rasûlullâh -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ona, ümmeti için duyduğu endişe sebebiyle ağladığını bildirdi. (Hazret-i Cebrâîl’in dönüp durumu haber vermesi üzerine) Allah Teâlâ:
“–Ey Cebrâîl! Muhammed’e git ve O’na: «Ümmetin husûsunda Sen’i râzı edeceğiz ve Sen’i asla üzmeyeceğiz.» müjdemizi ulaştır.” buyurdu. (Müslim, Îmân, 346)
İşte Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ümmetine böylesine düşkün ve merhametli idi. Bu hadîs-i şerîfi iyice tefekkür ederek, bizim O’na ne kadar muhabbet beslediğimizi ve bu muhabbetimizin delîli olarak O’nun Sünnet-i Seniyye’sini davranışlarımıza ne kadar yansıtabildiğimizi, O’nun ahlâkına ne derece yaklaşabildiğimizi muhâsebe etmek durumundayız.
“Eğer kendilerine azâb edersen, şüphesiz onlar Sen’in kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, şüphesiz Sen izzet ve hikmet sâhibisin.” (el-Mâide, 118) duâsını okudu. Akabinde ellerini kaldırdı ve:
“Allâh’ım, ümmetimi koru, ümmetime merhamet et!” diye yalvararak ağladı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak:
“–Ey Cebrâîl! -Rabbin her şeyi daha iyi bilir ya- (insanlar da bilsin diye) git, Muhammed’e niçin ağladığını sor.” buyurdu.
Cebrâîl -aleyhisselâm- geldi. Rasûlullâh -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz ona, ümmeti için duyduğu endişe sebebiyle ağladığını bildirdi. (Hazret-i Cebrâîl’in dönüp durumu haber vermesi üzerine) Allah Teâlâ:
“–Ey Cebrâîl! Muhammed’e git ve O’na: «Ümmetin husûsunda Sen’i râzı edeceğiz ve Sen’i asla üzmeyeceğiz.» müjdemizi ulaştır.” buyurdu. (Müslim, Îmân, 346)
İşte Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, ümmetine böylesine düşkün ve merhametli idi. Bu hadîs-i şerîfi iyice tefekkür ederek, bizim O’na ne kadar muhabbet beslediğimizi ve bu muhabbetimizin delîli olarak O’nun Sünnet-i Seniyye’sini davranışlarımıza ne kadar yansıtabildiğimizi, O’nun ahlâkına ne derece yaklaşabildiğimizi muhâsebe etmek durumundayız.