Havas Okulu ilmi Genel Makaleler | Esmalar | Vefk & Tılsım | Büyü Fal

Havas ilmi & Gizli ilimler

Havas İlminin Derinliklerine Yolculuk: Kadim Bilgelik ve Gizemli Sırlar

Esmaül Hüsna Nedir?

Modaratör

Active member
Esma-ül Hüsna, ne demektir? Allah’ın güzel isimleri nelerdir? Allah’ın 99 ismi ve anlamı nedir? Esma-ül Hüsna’nın fazileti ve sırları nelerdir? Esma-ül Hüsna duası nasıl yapılır? Esma-ül Hüsna ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? İşte şifa ve sırlarıyla Esma-ül Hüsna...

Esma-ül Hüsna, Allah’ın isimleri için kullanılan bir tabirdir. Esma-i Hüsna 99 isimle sınırlı değildir, derin mânâlar taşır. İşte Esma-i Hüsna gerçeği... İsmin çoğulu olan esmâ ile “güzel, en güzel” anlamındaki hüsnâ kelimelerinden oluşan Esmâ-i Hüsnâ (Esmâü’l-Hüsnâ) terkibi naslarda Allah’a nisbet edilen isimleri ifade eder. Sadece Kur’an’da geçen ilâhî isimler 100’den fazladır; muhtelif hadislerde Allah’a nisbet edilen başka isimler de mevcuttur. Esmâ-i Hüsnâ terkibinin, geniş anlamıyla bunların hepsini kapsamakla birlikte terim olarak daha çok doksan dokuz ismi içerdiği kabul edilir.

ALLAH’IN İSİMLERİ NEDEN EN GÜZELDİR?​

Esmâ-i Hüsnâ terkibinde yer alan hüsnâ kelimesi “güzel” mânasında sıfat veya “en güzel” anlamında ism-i tafdîl sayılmıştır. Her iki halde de buradaki güzellik bir gerçeği vurgulamakta olup Allah’ın güzel olmayan bir isminden söz edilemeyeceği için mefhûm-i muhalifini hatıra getirmez.

ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARI NELERDİR?



ESMAÜL HÜSNA’NIN FAZİLETLERİ​

İlâhî isimlerin güzellikle nitelendirilmesinin sebeplerini Ebûbekir İbnü’l-Arabî şöyle sıralamaktadır:

1. Esmâ-i Hüsnâ Allah hakkında yücelik ve aşkınlık ifade eder ve kullarda saygı hissi uyandırır.

2. Zikir ve duada kullanılmaları halinde kabule vesile olur ve sevap kazandırır.

3. Kalplere huzur ve sükûn verir, lütuf ve rahmet ümidi telkin eder.

4. Bilginin değeri bilinenin değerine bağlı bulunduğu ve bilinenlerin en şereflisi de Allah olduğu için Esmâ-i Hüsnâ bilgisine sahip olanlara bu bilgi meziyet ve şeref kazandırır.

5. Esmâ-i Hüsnâ Allah için vâcip, câiz ve mümteni‘ olan sıfatları içermesi sebebiyle O’nun hakkında yeterli ve doğru bilgi edinmemize imkân verir. Fahreddin er-Râzî ise hüsnânın bu mânalarından Allah’a ait olanları zikretmekle yetinerek O’nun hakkında kullanılacak güzel kavramının kemal ve celâl niteliklerini dile getirdiğini ifade etmiştir.

ESMAÜL HÜSNA’NIN ANLAMLARI VE FAZİLETLERİ


İMAM MATÜRİDİ’DEN SORULAR​

İnsanların büyük çoğunluğu kâinatın bir yaratıcı ve yöneticisinin bulunduğunu kabul etmekle birlikte madde özelliği taşımadığından O’nu duyularıyla idrak etmeleri mümkün değildir. Şu halde yaratıcı ancak kâinat ve insanla olan ilişkisi bakımından tanınabilir. Bundan dolayı Esmâ-i Hüsnâ bilgisi, Allah - âlem ilişkisine ışık tutması ve sonuçta Allah’ı tanıtması açısından önem taşımaktadır. Yaratıklara benzetme (teşbih) endişesiyle Allah’a isim veya sıfat nisbet etmekte tereddüt gösteren filozofların aslında nefiy değil ispat konumunda kaldıklarını belirten Mâtürîdî, ilâhî isimleri benimsemek istemeyenlere şu soruların yöneltilmesini önerir:

Evrenin yaratılışını kime nisbet ediyor ve hangi dini benimsiyorsunuz? Neye tapınıyor, hangi varlığa karşı dua ve niyazda bulunuyorsunuz? Dinî emir ve yasakları hangi kaynaktan alıyorsunuz? Mâtürîdî bu sorularıyla, büyük yaratıcının sadece zihnî bir varlık olmayıp fiilen de mevcut bulunduğunu, O’nun ancak isim ve sıfatları yoluyla aklen idrak edilebileceğini vurgulamak istemektedir. Şunu da belirtmek gerekir ki evrenin bir parçasını oluşturan insan, aklî istidlâlleri yanında gönül hayatı bakımından da yaratıcı ile münasebet kurmak ihtiyacındadır. Bu münasebetin sağlanmasında Esmâ-i Hüsnâ’nın vazgeçilmez bir rolü vardır.

İLAHİ İSİM KULUN KALBİ GİBİDİR​

İsimlerin kelimeler ve seslerle ifade edilmesi ve bu seslerin kulaklarda yankılanması söz konusu iletişimi geliştiren ve güçlendiren âmillerdir. Kur’ân-ı Kerîm’de dua ve zikrin ısrarla tavsiye edilmesinin bir sebebi de bu olmalıdır. Hz. Peygamber’den rivayet edilen dua metinlerinde Esmâ-i Hüsnâ’nın çokça yer alması dikkat çekicidir. (Nevevî, el-Eźkâr, s. 111-113, 117, 348, 350) Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye göre insan ve genel olarak kâinat ilâhî isimlerin bilinmesi ve tecelli etmesine vesile olmuştur. Kulun çeşitli halleri ilâhî isimlerin farklı tecellileriyle bağlantılıdır. “Her kulun haline uygun düşen ilâhî bir isim vardır ki onun Rabbi o isim sayılır; kul bir bedendir, ona tekabül eden ilâhî isim ise onun kalbi gibidir.” (et-Fütûĥât, I, 41-42)

ESMA-ÜL HÜSNA TEVHİD AKİDESİNİ ZEDELER Mİ?​

Allah’ı birden fazla isimle anmak veya bazı sıfatlarla nitelendirmek acaba İslâm’ın çok önem verdiği tevhid ilkesini zedeler mi? “Zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilen mâna” şeklinde tarif edilebilen isim veya sıfatlar zihnin dışında müstakil bir varlığa sahip bulunmadıkları için böyle bir endişeye mahal görülmemiştir. Mâtürîdî’nin de belirttiği gibi insanlar ancak duyularıyla idrak ettikleri konularda bilgi sahibi olabilirler. Bu sebeple duyular ötesi olan Allah kendisini duyulur âleminin kavramlarıyla tanıtmıştır. Ancak Allah ile diğer şeyler arasında benzerlik kurulamayacağını bildiren âyet (eş-Şûrâ 42/11), Allah hakkında akıl ve hayale gelebilecek her türlü yaratılmıştık özelliğini bertaraf eder. Aslında yaratılmışlar arasındaki benzetmeler sadece bir isimlendirmeden kaynaklanmaz. İki şey arasındaki benzerlik genellikle duyular yoluyla tesbit edildikten sonra ortak bir kelime ile adlandırılır. Halbuki Allah hakkında böyle bir tesbitten söz etmek mümkün değildir.

Allah’a nisbet edilen isimler içinde, ısı olayının ifade edilebilmesi için “sıcaklık” kelimesinin icat edilmesi (vaz‘) gibi insanlarca konulmuş bir ad yoktur. Çünkü böyle bir adlandırma, nesne ve olayların ya doğrudan veya dolaylı bir şekilde duyular yoluyla tanınması ile mümkün olur. Allah’ın bu yöntemle tanınması ise söz konusu değildir. Bu açıdan bakıldığında ilâhî isimlerin zatî olmadığını, ancak övgü, dua ve niyazla gönül hayatının derinleşmesi, zenginleşmesi ve mânevî doyuma kavuşması için vesile teşkil ettiğini söylemek gerekir. Ancak Cenâb-ı Hak zâtını bildiği için kendisine verdiği isimler zâtı niteliği taşır. Ebü’l-Berekât el-Bağdâdî mistik bir telakki ile Allah’ın vaz‘î ve zâtî isimlerini bildireceği kulları olabileceğini kabul eder. Bu ârif kullarına bildirdiği isimlerle dua edenlere kâinattaki her şey boyun eğer. (el-Muteber, III, 128)

Esmaül Hüsna Tablosu

Esmaül Hüsna Tablosu

ESMAÜL HÜSNA İLE İLGİLİ AYETLER​

Kur’an’da Allah’ın zâtına birçok isim nisbet edilmiştir. Bunların sık sık tekrar edildiği de görülür. Tevbe Sûresi dışındaki 113 sûre besmele ile başlamakta, aynı terkip iki âyetin içinde de yer almaktadır. Ayrıca “ism” kelimesi dokuz yerde “ismullah”, dokuz yerde “ismü rabbik”, iki âyette de zamire muzaf olarak “ismuh” şeklinde yirmi yerde zikredilmektedir. Esmâ-i Hüsnâ terkibi ise dört âyette yer alır. İslâm literatüründe genellikle kabul edilen nüzûl sırasına göre bu dört âyetin ilki (el-A‘râf 7/180) Allah’ın Esmâ-i Hüsnâsı bulunduğunu, kendisine onlarla dua edilmesi gerektiğini ifade etmekte ve O’nun isimlerinde “ilhâd”a düşenlere itibar edilmemesini istemektedir. “Haktan sapmak, itidalden ayrılmak” anlamına gelen ilhâdın bu âyetteki mânası iki noktada yoğunlaşmaktadır: a) İsimleri ya tamamen inkâr etmek veya inkâra götürecek şekilde te’vile tâbi tutmak; b) İsimleri ancak Allah için geçerli olan anlamlarıyla Allah’tan başkasına nisbet etmek (teşrîk) veya O’nu yaratılmışlara ait isim ve kavramlarla adlandırmak. İkinci Esmâ-i Hüsnâ âyeti (Tâhâ 20/8) Allah’ı kâniatın yaratıcısı, yöneticisi ve mâliki olarak niteleyen ve en gizli şeyleri bildiğini ifade eden bir grup âyetten sonra gelmekte ve yine tevhid akîdesini vurgulamaktadır: “Allah kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O’na mahsustur.”

ESMAÜL HÜSNA AYETLERİ​

İslâm’dan önce özellikle Güney Arabistan’da “Rahman” kelimesinin Tanrı’nın ismi olarak kullanıldığı bilinmektedir. Bu sebeple Taberî’nin naklettiğine göre Hz. Peygamber’in dua, niyaz ve ibadetlerinde rahman ismini kullanması müşrikler tarafından yadırganmış, bu tutumun onun ana ilke olarak kabul ettiği tevhid inancına ters düşeceği ileri sürülmüş, bunun üzerine İsrâ Sûresinin 110. âyeti nâzil olmuştur. (Câmiu’l-beyân, XV, 121) Bu âyette, “Allah” adına veya “rahman” adına dua edilmesinin neticeyi değiştirmeyeceği, çünkü O’nun birden fazla isminin bulunduğu ifade edilmektedir. Nihayet Medine döneminde nâzil olan Haşr Sûresinin son üç âyetinde (59/22-24) Allah’ın on altı (“tesbih” kavramı göz önünde bulundurulduğu takdirde on yedi) ismi sıralanmış ve bir defa daha O’nun Esmâ-i Hüsnâsı’nın bulunduğu belirtilmiştir. Bu âyetlerde Allah’ın birliği vurgulandıktan sonra tenzîhî, sübûtî ve fiilî bazı sıfatlarını dile getiren isimler örnek bir adlandırma niteliğinde zikredilmiştir.
 
Üst