Efendimiz, kendisi sürekli dua ettiği gibi bizlere de diğer Müslüman kardeşlerimiz için dua etmemizi tavsiye etmiştir. Altıncı hadisimizde:
“Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek de ona, «Aynı şeyler sana da verilsin!» diye dua eder” buyurmak suretiyle, dualarımızda dikkat edeceğimiz bir inceliğe daha işaret etmiştir.
Hz. Ömer (r.a.) bir gün umre yapmak için izin istediğinde Resûlullah:
“Sevgili kardeşim, bizi de duadan unutma!” buyurmuştur.
“Sevgili kardeşim” ifadesiyle Hz. Ömer’in gönlünü fetheden Efendimiz, aynı zamanda birbirimizden nasıl dua isteyeceğimiz hususunda bizlere en güzel örnek olmuştur.
Böyle bir iltifata mazhar olan Hz. Ömer (r.a.):
“Hz. Peygamber’in bana bu hitabı, benim için dünyaya bedeldir. Dünyayı verselerdi bu kadar sevinmezdim” diyerek Allah Resûlü’nün iltifatına nâil olmanın sahabe için ne anlam ifade ettiğini ortaya koymuştur. (Bkz. Ebû Dâvûd, Vitir, 23/1498; Tirmizî, Deavât, 109/3562; İbn-i Mâce, Menâsık, 5)
Hadisimizde Müslümanların, din kardeşleri için gıyâben yaptıkları duaların mutlaka kabul edildiği, ayrıca kardeşlerine istedikleri şeyin aynen kendilerine de verilmesi için bir meleğin onlara dua ettiği bildirilmektedir.
“Bir kimsenin gıyâbı” denildiği zaman, önce “ondan uzakta, onun bulunmadığı yer” akla gelir. Burada zikredilen “gıyab”dan maksat, dua edilen kişinin, dua edeni işitmemesidir. Yani kendisi için yapılan duadan haberdar olmamasıdır. Bu, bedenî uzaklıkla olabileceği gibi, kişinin kalbiyle veya arkadaşının duyamayacağı kadar kısık bir sesle dua etmesi ile de mümkündür.
Müslümanlara gıyâben yapılan dualar, tam bir samimiyet taşıdığı, gösteriş ve riyâdan uzak olduğu için bu derece büyük bir ehemmiyet arz etmektedir. Üstelik bu, dua edenin âlicenaplığına delâlet eder ve onu kıskançlık, hırs gibi kötü huylardan uzaklaştırır. “Sizden biri, kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe kâmil imana sahip olamaz” hadisindeki yüce duyguyu gerçekleştirir. Müslümanı fedakârlığa alıştırır.
“Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek de ona, «Aynı şeyler sana da verilsin!» diye dua eder” buyurmak suretiyle, dualarımızda dikkat edeceğimiz bir inceliğe daha işaret etmiştir.
Hz. Ömer (r.a.) bir gün umre yapmak için izin istediğinde Resûlullah:
“Sevgili kardeşim, bizi de duadan unutma!” buyurmuştur.
“Sevgili kardeşim” ifadesiyle Hz. Ömer’in gönlünü fetheden Efendimiz, aynı zamanda birbirimizden nasıl dua isteyeceğimiz hususunda bizlere en güzel örnek olmuştur.
Böyle bir iltifata mazhar olan Hz. Ömer (r.a.):
“Hz. Peygamber’in bana bu hitabı, benim için dünyaya bedeldir. Dünyayı verselerdi bu kadar sevinmezdim” diyerek Allah Resûlü’nün iltifatına nâil olmanın sahabe için ne anlam ifade ettiğini ortaya koymuştur. (Bkz. Ebû Dâvûd, Vitir, 23/1498; Tirmizî, Deavât, 109/3562; İbn-i Mâce, Menâsık, 5)
Hadisimizde Müslümanların, din kardeşleri için gıyâben yaptıkları duaların mutlaka kabul edildiği, ayrıca kardeşlerine istedikleri şeyin aynen kendilerine de verilmesi için bir meleğin onlara dua ettiği bildirilmektedir.
“Bir kimsenin gıyâbı” denildiği zaman, önce “ondan uzakta, onun bulunmadığı yer” akla gelir. Burada zikredilen “gıyab”dan maksat, dua edilen kişinin, dua edeni işitmemesidir. Yani kendisi için yapılan duadan haberdar olmamasıdır. Bu, bedenî uzaklıkla olabileceği gibi, kişinin kalbiyle veya arkadaşının duyamayacağı kadar kısık bir sesle dua etmesi ile de mümkündür.
Müslümanlara gıyâben yapılan dualar, tam bir samimiyet taşıdığı, gösteriş ve riyâdan uzak olduğu için bu derece büyük bir ehemmiyet arz etmektedir. Üstelik bu, dua edenin âlicenaplığına delâlet eder ve onu kıskançlık, hırs gibi kötü huylardan uzaklaştırır. “Sizden biri, kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe kâmil imana sahip olamaz” hadisindeki yüce duyguyu gerçekleştirir. Müslümanı fedakârlığa alıştırır.