Havas Okulu ilmi Genel Makaleler | Esmalar | Vefk & Tılsım | Büyü Fal

Havas ilmi & Gizli ilimler

Havas İlminin Derinliklerine Yolculuk: Kadim Bilgelik ve Gizemli Sırlar

"Allahumme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin ve Alâ Âlihi ve Sahbihi ve Bârik ve Sellim" Salavatı

Modaratör

Active member
allahummesallialaseyyidinamuhammedinvealaelihivesahbihiveberikvesellim-380.jpg


Okunuşu:

Anlamı: “Allâh’ım! Efendimiz Muhammed’e O’nun ehl-i beytine ve ashâbına salât ü selâm eyle ve üzerlerine dâimâ bereket ve lutfunu indir.”


Salavatın Fazileti​

Yüce Rabbimiz; “Kim Peygamber’e itaat ederse, Allâh’a itaat etmiş olur...” (en-Nisâ, 80) buyurmak sûretiyle, hem Habîbi’nin kendi katındaki mevkiine işâret etmiş, hem de kullarından O’na karşı tam bir itaat ve teslîmiyet göstermelerini emretmiştir.

Cenâb-ı Hakk’ın insanda tecellî eden bir sanat harikası olan Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i, beşerî istîdat ve tâkat dâhilinde kâmilen kavrayabilmemiz mümkün değildir. Bu âlemden alınan intibâlar, O’nu îzah ve idrâkte kifâyetsiz kalır. Bir bardağa, bir ummânı sığdırmak mümkün olmadığı gibi, Hakikat-i Muhammediyye’yi idrâk de lâyıkıyla mümkün değildir.

Bu hakîkati ifâde sadedinde âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin.” (el-Ahzâb, 56)

Âyet-i kerîmedeki ilâhî ferman mûcibince, O Fahr-i Kâinât’a salât ü selâm getirmek mecbûrîdir. Bu, Cenâbı Hakk’ın Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e karşı bütün ümmetin yapmasını murâd ettiği ve emir buyurduğu âdabdandır. Cenâb-ı Hakk’ın sayısız melekleri ile birlikte kendisine “salât ve selâm”da bulunduğu O yüce Peygamber’in fazl ü kemâline yaklaşmak bir îman muktezâsıdır. Zira Rabbimiz âyet-i kerîmede şöyle buyurmuştur:

(Rasûlüm) de ki: Eğer Allâh’ı sevdiğinizi iddiâ ediyorsanız, bana tâbî olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı mağfiret buyursun.” (Âl-i İmrân, 31)

Muhakkak ki mü’min, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in muhabbeti karşısında, ilâhî bir ürperişle, edep duyguları içinde, rûhunu nefsâniyete âit bütün çizgi ve görüntülerden boşalttığı vakit, O’nun muhabbet ve örnek şahsiyetinden hisse alma yoluna girmiş olur. Zira O, en alt kademeden en üst kademeye kadar, bütün beşeriyetin kendisinden örnekler devşirebileceği yegâne “üsve-i hasene” (en güzel bir örnek)tir. Her mü’min, O’nun şahsında problemlerine bir çözüm yolu bulabilir. Yeter ki O’nu gereği gibi tanıyabilsin ve O’nun gönül dokusundan nasip alabilsin.

Kelime-i tevhîdde “Lâ ilâhe illallâh”tan sonra “Muhammedün Rasûlullah” cümlesi gelir. Her kelime-i tevhîd ve her salevât-ı şerîfe, Hakk’a muhabbet ve yakınlığın sermayesini teşkil eder. Dünya ve âhiretin saâdet hayatı ve bütün mânevî fetihler, O’nun muhabbet sermayesiyle kazanılır.

İlâhî feyz ve bereketin kalbe nakşolabilmesi için, bütün zaman ve mekânlarda, husûsiyle seher vakitlerinde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’le râbıtayı güçlendirmek ve O’nun rûhâniyetinden hisseler alabilmek için salevât-ı şerîfenin pek büyük bir ehemmiyeti vardır.

O’na salât ü selâm’da bulunmak o kadar ehemmiyetli bir ameldir ki, yalnız Allâh’a tahsis etmemiz gereken bir ibadet olan namazlarımızda bile Yüce Rabbimiz, Habîbi’ne selâm vermemize izin vermiş ve hattâ istemiştir. Nitekim namaz içinde tahiyyat esnasında:

“es-Selâmü aleyke eyyühe’n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berakâtüh.” diyerek “Ey Nebiyy-i Ekrem! Allâh’ın selâmı, rahmet ve bereketi Sen’in üzerine olsun.” şeklindeki selâm verişimiz, namazımızı bozmamaktadır. Hâlbuki bir başkasına namazda selâm verecek olsak, namazı iade etmemiz gerekecektir.
 
Üst