İslam inancında ramazan ayı mağfiret, lütuf ve ihsan ile birlikte anılır. Hepimiz inanırız ki bu ayda açılan eller boş çevrilemeyecek, gönüller mutluluk, yüzler tebessümle dolacaktır. İftarın sevinç ve huzuru yanında sahurun bereketinin de inananı şâd u hurrem eylediğini, her oruç tutan mümin bilir. Oruç Allah içindir ve ecrini de bizzat Allah verecektir. Bunun içindir ki bu ayda müminler handan; münafıklar giryan, şeytan sûzan u perişandır. Cennet kapıları açık, cehennem kapıları kapalı ve mümin melekiyet makamındadır. Nasıl ki insan yaratılmışların en şereflisi ise, ramazan da ayların en faziletlisidir. O, on bir ayın sultanı, “Hoş geldin ya ramazan!” ile karşılanıp “Elveda ey mâh-ı gufrân” ile uğurlanan kutlu aydır. Müminlerin sevinci, muradı ve bayramıdır. Onun içindir ki halk, daha ramazan gelmeden hazırlıklarına başlar, bu ayın özel bir hassasiyet içinde yaşanmasına itina gösterir olmuştur.
Peki ya eskiler, eski ramazanlar? Mütecânis, bir İslam toplumunda yaşanan eski ramazanlar için eski kitaplarda yazılanların, yeterli olduğunu sanmıyorum. Yakın geçmişin ramazanlarıyla ilgili okuduklarımdan ziyade, uzak geçmişin yozlaştırılmamış ramazanlarından birinde İstanbul’da yaşamak kim bilir ne saadet idi? Çünkü bunları şairlerden dinleyince, insanın hayal perdesi bir an yırtılacak gibi oluyor. Kalın kalın divanlar arasında oruçtan, ramazandan, bayramdan dem vuran beyitlerin çokluğu bile eski ramazanların bir zaman mihveri olarak her geçen ve gelecek yıla damgasını vurduğunu göstermeye yeter. Elbette, şair bu hayatın içindedir ve oruçtan, iftardan, ramazandan, bayramdan etkilenecektir. Söz gelimi, bir tanesi şöyle yakınıyor:
Günümüz gün gibi türlü zevâl ile geçer
Kadrimiz bilmediler nite ki mâh-ı ramazân
Yahya Bey
Gün(düz)ümüz güneş gibi türlü zeval vakitleriyle (yani aşkta hüsranlar) ile geçiyor.
Tıpkı ramazan ayı gibi, bizim de kadrimizi bilmediler, (elden ne gelir!).
Doğrusu, müthiş bir beyit! Değeri bilinmediğinden şikâyet ederken övünmenin nazikçesi! Şair âdeta kendini yeriyormuş gibi görünüp övünüyor (te’kîdü’l-medh bimâ yüşbihu’z-zemm). Mümin, ramazanda ne denli ibadet etse, yine de onun kıymetini bilememiş demektir. Çünkü bu ayın faziletleri, bitesi değil. Nitekim bilge insanlar da bunun farkında olarak durmadan ramazanın kadrini, kıymetini bilemediklerinden yakınırlar. Hele bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi!.. Şair “Kadrimiz bilmediler…” derken bize göre pek muhteşem ve sanatlı bir ifadeyle Kadir gecesinin hangi gece olduğunun bilinmediğine de işaret ederek, tevriye yapıyor.
Peki ya eskiler, eski ramazanlar? Mütecânis, bir İslam toplumunda yaşanan eski ramazanlar için eski kitaplarda yazılanların, yeterli olduğunu sanmıyorum. Yakın geçmişin ramazanlarıyla ilgili okuduklarımdan ziyade, uzak geçmişin yozlaştırılmamış ramazanlarından birinde İstanbul’da yaşamak kim bilir ne saadet idi? Çünkü bunları şairlerden dinleyince, insanın hayal perdesi bir an yırtılacak gibi oluyor. Kalın kalın divanlar arasında oruçtan, ramazandan, bayramdan dem vuran beyitlerin çokluğu bile eski ramazanların bir zaman mihveri olarak her geçen ve gelecek yıla damgasını vurduğunu göstermeye yeter. Elbette, şair bu hayatın içindedir ve oruçtan, iftardan, ramazandan, bayramdan etkilenecektir. Söz gelimi, bir tanesi şöyle yakınıyor:

Günümüz gün gibi türlü zevâl ile geçer
Kadrimiz bilmediler nite ki mâh-ı ramazân
Yahya Bey
Gün(düz)ümüz güneş gibi türlü zeval vakitleriyle (yani aşkta hüsranlar) ile geçiyor.
Tıpkı ramazan ayı gibi, bizim de kadrimizi bilmediler, (elden ne gelir!).
Doğrusu, müthiş bir beyit! Değeri bilinmediğinden şikâyet ederken övünmenin nazikçesi! Şair âdeta kendini yeriyormuş gibi görünüp övünüyor (te’kîdü’l-medh bimâ yüşbihu’z-zemm). Mümin, ramazanda ne denli ibadet etse, yine de onun kıymetini bilememiş demektir. Çünkü bu ayın faziletleri, bitesi değil. Nitekim bilge insanlar da bunun farkında olarak durmadan ramazanın kadrini, kıymetini bilemediklerinden yakınırlar. Hele bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi!.. Şair “Kadrimiz bilmediler…” derken bize göre pek muhteşem ve sanatlı bir ifadeyle Kadir gecesinin hangi gece olduğunun bilinmediğine de işaret ederek, tevriye yapıyor.