Nitekim Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Rabbine şöyle niyazda bulunurdu:
“Allâh’ım! Sen’den dinde sebât isterim… Doğru söyleyen bir dil ve kalb-i selîm isterim…” (Tirmizî, Deavât, 23/3407)
İşte böylesine kıymetli olan kalbi, fânî ve gelgeç sevdâlara esir etmek kadar fecî bir gaflet düşünülebilir mi? Hakk’ın rızâsına vuslatın yegâne bedeli olan kalbi, mâsivâ ile kirletmekten daha büyük bir felâket olabilir mi? Kalp kirli olduktan sonra da kalıbı yani bedeni ve dış görünüşü temizlemenin bir anlamı kalır mı?
“Allâh’ım! Sen’den dinde sebât isterim… Doğru söyleyen bir dil ve kalb-i selîm isterim…” (Tirmizî, Deavât, 23/3407)
İşte böylesine kıymetli olan kalbi, fânî ve gelgeç sevdâlara esir etmek kadar fecî bir gaflet düşünülebilir mi? Hakk’ın rızâsına vuslatın yegâne bedeli olan kalbi, mâsivâ ile kirletmekten daha büyük bir felâket olabilir mi? Kalp kirli olduktan sonra da kalıbı yani bedeni ve dış görünüşü temizlemenin bir anlamı kalır mı?