Nasûh, nush kökünden mübalağa kipidir. Çok öğüt veren demektir. Tövbe, çok öğüt verici olarak nitelendirilmiştir. Yani sahibine, günahı bırakmasını öğütle yen, onu günahtan kurtaran sadık bir tövbe ile tövbe ediniz, Allah’a dönünüz demektir. O halde nasûh tövbesi; hemen günahı terk etmek, geçmişte olanlara pişman olmak, gele cekte günah işlememeye karar vermek ve üzerinde bulunan her hakkı sahibine ödemek demektir. (İbnü’l-Kayyım, Medâricü’s-Sâlikîn, Kahire trs, I, 356.)
Efendimiz (s.a.s.), nasûh tövbesini;
Gazalî, nasûh tövbesini tanımlarken şunlara yer vermiştir:
“Nasûh tövbesi yapanlar, tövbe edip ölünceye kadar tövbesinde duranlardır. Bunlar geçmişteki eksiklerini tamamlar ve bir daha günaha dönmeyi hatırdan bile geçirmezler, zelle ve sürçmeler müs tesna. İşte tövbede istikamet budur. Günahların sevaplarla değiştirilip hayırlarda müsabaka edenler bu tür tövbe sahipleridir.” (Gazalî, İhyâ, IV, 78.)
Efendimiz (s.a.s.), nasûh tövbesini;
şeklinde tanımlamıştır.“Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, Allah’a tam rucu’ edip, tıpkı sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dön memesidir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/446)
Gazalî, nasûh tövbesini tanımlarken şunlara yer vermiştir:
“Nasûh tövbesi yapanlar, tövbe edip ölünceye kadar tövbesinde duranlardır. Bunlar geçmişteki eksiklerini tamamlar ve bir daha günaha dönmeyi hatırdan bile geçirmezler, zelle ve sürçmeler müs tesna. İşte tövbede istikamet budur. Günahların sevaplarla değiştirilip hayırlarda müsabaka edenler bu tür tövbe sahipleridir.” (Gazalî, İhyâ, IV, 78.)