Hicrî 1444 yılına bizleri ulaştıran Rabbimize nihayetsiz hamd ü senâ ederiz. Cenab-ı Hak, yeni yılımızı ümmet-i Muhammed için hayırlara vesîle kılsın.
Hicrî ayların ilki olan Muharrem Ayı, Allâh’ın “haram” olarak nitelendirdiği aylardan olmasıyla birlikte, birçok rahmet, bereket ve fazileti de içinde barındırmaktadır. Muharrem ayının en faziletli günü ise, onuncu günü olan “Aşûre günü”dür.
Hazret-i Âdemʼin (a.s.) tevbesi bu günde kabul edilmiştir. Demek ki bugün tevbe-istiğfar günüdür.
Hazret-i Nûhʼun (a.s.) tufandan kurtulup, gemisinin selâmete erdiği gündür. Demek ki bugün Nûhʼun (a.s.) 950 sene süren çilelerle dolu tebliğ hayatındaki sabır ve sebâtını tefekkür günüdür.
Hazret-i İbrahimʼin (a.s.) Nemrut’un ateşine atılıp Cenâb-ı Hakk’ın lûtfuyla kurtarıldığı gündür. Demek ki bugün Hakkʼa dostluk yolunda karşılaştığımız ilâhî imtihanlardaki hâlimizi muhâsebe etme günüdür.
Hazret-i Mûsâʼnın (a.s.) Firavun’un zulmünden kurtulduğu gündür. Demek ki bugün, büyük saâdetlerin, büyük çilelerin ardında olduğunu idrâk etme günüdür.
Hazret-i Eyüpʼün (a.s.) hastalık ve iptilâlardan kurtulduğu gündür. Demek ki bugün, ilâhî imtihanlar karşısındaki sabır, rızâ ve şükür hâlimizi gözden geçirme günüdür.
Bir vakit Basra’da servet sahibi bir adam vardı. Her senenin Aşûre gününde müslüman kardeşlerini evine toplar, sabaha kadar Kur’ân okuyup okutarak geceyi ihyâ ederler; nerede fakir, garip ve kimsesiz varsa buldurur, hepsine sadakalar verir, dul ve yetimlere ikramda bulunur, elinden gelen hayrı fazlasıyla yapardı. Evinin bitişiğinde bir komşusu bulunuyordu ve komşusunun hem anası, hem de kızı senelerden beri yürüyemez vaziyette idiler. Kız, babasına sordu:
“-Babacığım bugün nedir? Komşumuz herkesi evine toplayıp bu geceyi Kur’ân ve zikirle ihyâ ediyor?” Babası:
“-Yavrucuğum, bugün Aşûre günüdür, Allah katında bugünün hürmeti büyüktür, ayrıca çok da fazîletleri vardır.” dedi.
Sonra uykuya daldılar. Fakat kız çocuğunun gözüne uyku girmiyordu. Sanki nefesi kesilmiş bir hâlde huşû ve haşyet ile Kur’ân’ı ve zikrullâhı dinliyordu. Kur’ân’ın hatim duâsını yaptıkları vakit, yüzünü semâya doğru çevirdi ve Allâh’a niyaz ederek:
“-Ey Mevlâm! Bu gecenin Senin katındaki hürmeti hakkı için, Senin rızânı kazanmak arzusuyla bu gece Kur’ân’ını okumak üzere uyumamış kulların hürmeti için beni şu hâlimden kurtar, kalbimin kırıklığını sar!” dedi.
Daha sözünü bitirmemişti ki, o anda âfiyet buldu, bütün ağrı ve sancılarından kurtularak kalkıp doğruldu. Sabah bu hâli görünce şaşırıp kalan babası bu durumu sorduğunda:
“-Babacığım, bugün ile Allâh’a tevessül ettim. O da ânında bana sıhhatimi ihsan etti.” dedi. (Duâlar ve Zikirler, sh: 113-114)
“Bir kimse Aşûre günü oruç tutsa, Allah Teâlâ ona bin şehit sevâbı verir. Aşûre günü oruçlu olan kişi için yedi gök ehlinin sevâbını yazar. Aşûre günü iftar yemeği verirse, ümmet-i Muhammed’in hepsine iftar ettirmiş, karınlarını doyurmuş gibi sevap yazılır. Aşûre günü bir yetimin başını okşayanın, yetimin başındaki saçları sayısı kadar Cennet’te derecesi artar.” (Gunye, 2/53)
Hazret-i Ali demiştir ki:
Adamın biri gelip, Peygamber Efendimiz’e sordu:
“-Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı emredersin?”
Peygamber Efendimiz:
“-Ramazan’dan sonra oruç tutacaksan, Muharrem ayında tut. Çünkü o, Allâh’ın Ayı’dır. O ayda bir gün vardır ki, o günde Allah geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabûl etmiştir. Yine o günde, gelecek diğer kavimlerin de günahlarını affeder.” buyurdu. (Tâc Tercemesi, 2/146; Tergîb ve Terhîb, no: 1527, 2/120; Tirmizî, Savm, 40)
Resûlullah Efendimiz:
“Muharrem’in onuncu günü, yani Aşûre günü oruç tutun, fakat Yahudilere muhâlefet edin. O orucu, ya bir gün evvelinden başlayarak yahut bir gün sonrasını ekleyerek tutun.” buyurdular. (Musâhabe-5, sh: 84; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 1/241, Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 4/287)
Bu sebeple Muharrem ayının ya 9-10’uncu günlerinde ya da 10-11’inci günlerinde oruç tutmak daha faziletlidir. Gücü yeten, 9-10-11 olarak üç gün de oruç tutabilir. Ama sadece Aşûre günü oruç tutmak, Yahudilere benzeme ihtimali yüzünden mekruh kabul edilmiştir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Aşûre günü hakkında şöyle buyurmuştur:
“...Allah, Süleyman’a (a.s.) mülkü Aşûre günü verdi. Kıyâmet, Aşûre gününde olur. Gökyüzünden ilk yağmurun inişi, Aşûre günündedir. Aşûre günü gusleden, ölüm hastalığından başka hastalık görmez. Aşûre günü bir hastayı ziyaret eden, bütün insanları ziyaret etmiş gibi olur. Aşûre gününde bir kimseye su veren, hiç isyân etmemiş gibi olur.” (Gunye, 2/53-54)
Bugünde eve çeşitli ve bol erzak almak, muhtaçlara tasaddukta, komşu ve akrabaya ikramlarda bulunmak, sene boyunca berekete vesîle olur. Yine bu günde oruçlu bulunup, gecesini de ihyâ etmenin büyük ecir ve rızâ-yı ilâhîye sebep olacağı ifâde buyrulmuştur. (Duâlar ve Zikirler, sh: 121)
Hicrî ayların ilki olan Muharrem Ayı, Allâh’ın “haram” olarak nitelendirdiği aylardan olmasıyla birlikte, birçok rahmet, bereket ve fazileti de içinde barındırmaktadır. Muharrem ayının en faziletli günü ise, onuncu günü olan “Aşûre günü”dür.
MUHARREM AYI GECELERİNİN FAZİLETİ
Aşûre gününün Allah katında çok faziletli bir yerinin olduğunu, Fecr Sûresi’nin “On geceye yemin olsun.” (el-Fecr, 2) âyet-i kerîmesinin tefsirinden öğrenmekteyiz. Bazı tefsirlerde bu on gecenin, Muharrem Ayı’nın ilk gününden, Aşûre gününe kadar geçen geceler olduğu beyân edilmektedir. Cenâb-ı Hak, bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.AŞURE GÜNÜ NELER OLMUŞTUR?
10 Muharrem (Aşûre) günü, içerisinde büyük tecellîlerin yaşandığı bir gündür:Hazret-i Âdemʼin (a.s.) tevbesi bu günde kabul edilmiştir. Demek ki bugün tevbe-istiğfar günüdür.
Hazret-i Nûhʼun (a.s.) tufandan kurtulup, gemisinin selâmete erdiği gündür. Demek ki bugün Nûhʼun (a.s.) 950 sene süren çilelerle dolu tebliğ hayatındaki sabır ve sebâtını tefekkür günüdür.
Hazret-i İbrahimʼin (a.s.) Nemrut’un ateşine atılıp Cenâb-ı Hakk’ın lûtfuyla kurtarıldığı gündür. Demek ki bugün Hakkʼa dostluk yolunda karşılaştığımız ilâhî imtihanlardaki hâlimizi muhâsebe etme günüdür.
Hazret-i Mûsâʼnın (a.s.) Firavun’un zulmünden kurtulduğu gündür. Demek ki bugün, büyük saâdetlerin, büyük çilelerin ardında olduğunu idrâk etme günüdür.
Hazret-i Eyüpʼün (a.s.) hastalık ve iptilâlardan kurtulduğu gündür. Demek ki bugün, ilâhî imtihanlar karşısındaki sabır, rızâ ve şükür hâlimizi gözden geçirme günüdür.
AŞURE GÜNÜNÜN FAZİLETİ
Aşûre günü, duâlara icâbet edilen, fazîleti âlî olan mübarek bir gündür. Bugünün fazîletine ve bugünde yapılan duâların geri çevrilmediğine dâir “er-Ravzu’l-Fâık” adlı eserde şöyle bir kıssa anlatılmaktadır:Bir vakit Basra’da servet sahibi bir adam vardı. Her senenin Aşûre gününde müslüman kardeşlerini evine toplar, sabaha kadar Kur’ân okuyup okutarak geceyi ihyâ ederler; nerede fakir, garip ve kimsesiz varsa buldurur, hepsine sadakalar verir, dul ve yetimlere ikramda bulunur, elinden gelen hayrı fazlasıyla yapardı. Evinin bitişiğinde bir komşusu bulunuyordu ve komşusunun hem anası, hem de kızı senelerden beri yürüyemez vaziyette idiler. Kız, babasına sordu:
“-Babacığım bugün nedir? Komşumuz herkesi evine toplayıp bu geceyi Kur’ân ve zikirle ihyâ ediyor?” Babası:
“-Yavrucuğum, bugün Aşûre günüdür, Allah katında bugünün hürmeti büyüktür, ayrıca çok da fazîletleri vardır.” dedi.
Sonra uykuya daldılar. Fakat kız çocuğunun gözüne uyku girmiyordu. Sanki nefesi kesilmiş bir hâlde huşû ve haşyet ile Kur’ân’ı ve zikrullâhı dinliyordu. Kur’ân’ın hatim duâsını yaptıkları vakit, yüzünü semâya doğru çevirdi ve Allâh’a niyaz ederek:
“-Ey Mevlâm! Bu gecenin Senin katındaki hürmeti hakkı için, Senin rızânı kazanmak arzusuyla bu gece Kur’ân’ını okumak üzere uyumamış kulların hürmeti için beni şu hâlimden kurtar, kalbimin kırıklığını sar!” dedi.
Daha sözünü bitirmemişti ki, o anda âfiyet buldu, bütün ağrı ve sancılarından kurtularak kalkıp doğruldu. Sabah bu hâli görünce şaşırıp kalan babası bu durumu sorduğunda:
“-Babacığım, bugün ile Allâh’a tevessül ettim. O da ânında bana sıhhatimi ihsan etti.” dedi. (Duâlar ve Zikirler, sh: 113-114)
AŞURE GÜNÜNDE YAPILACAK TAAT VE İBADETLER
İbn-i Abbâs’tan (r.a.) rivâyetle Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:“Bir kimse Aşûre günü oruç tutsa, Allah Teâlâ ona bin şehit sevâbı verir. Aşûre günü oruçlu olan kişi için yedi gök ehlinin sevâbını yazar. Aşûre günü iftar yemeği verirse, ümmet-i Muhammed’in hepsine iftar ettirmiş, karınlarını doyurmuş gibi sevap yazılır. Aşûre günü bir yetimin başını okşayanın, yetimin başındaki saçları sayısı kadar Cennet’te derecesi artar.” (Gunye, 2/53)
Hazret-i Ali demiştir ki:
Adamın biri gelip, Peygamber Efendimiz’e sordu:
“-Ramazan’dan sonra hangi ayda oruç tutmamı emredersin?”
Peygamber Efendimiz:
“-Ramazan’dan sonra oruç tutacaksan, Muharrem ayında tut. Çünkü o, Allâh’ın Ayı’dır. O ayda bir gün vardır ki, o günde Allah geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabûl etmiştir. Yine o günde, gelecek diğer kavimlerin de günahlarını affeder.” buyurdu. (Tâc Tercemesi, 2/146; Tergîb ve Terhîb, no: 1527, 2/120; Tirmizî, Savm, 40)
Resûlullah Efendimiz:
“Muharrem’in onuncu günü, yani Aşûre günü oruç tutun, fakat Yahudilere muhâlefet edin. O orucu, ya bir gün evvelinden başlayarak yahut bir gün sonrasını ekleyerek tutun.” buyurdular. (Musâhabe-5, sh: 84; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 1/241, Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, 4/287)
Bu sebeple Muharrem ayının ya 9-10’uncu günlerinde ya da 10-11’inci günlerinde oruç tutmak daha faziletlidir. Gücü yeten, 9-10-11 olarak üç gün de oruç tutabilir. Ama sadece Aşûre günü oruç tutmak, Yahudilere benzeme ihtimali yüzünden mekruh kabul edilmiştir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Aşûre günü hakkında şöyle buyurmuştur:
“...Allah, Süleyman’a (a.s.) mülkü Aşûre günü verdi. Kıyâmet, Aşûre gününde olur. Gökyüzünden ilk yağmurun inişi, Aşûre günündedir. Aşûre günü gusleden, ölüm hastalığından başka hastalık görmez. Aşûre günü bir hastayı ziyaret eden, bütün insanları ziyaret etmiş gibi olur. Aşûre gününde bir kimseye su veren, hiç isyân etmemiş gibi olur.” (Gunye, 2/53-54)
Bugünde eve çeşitli ve bol erzak almak, muhtaçlara tasaddukta, komşu ve akrabaya ikramlarda bulunmak, sene boyunca berekete vesîle olur. Yine bu günde oruçlu bulunup, gecesini de ihyâ etmenin büyük ecir ve rızâ-yı ilâhîye sebep olacağı ifâde buyrulmuştur. (Duâlar ve Zikirler, sh: 121)