Havas Okulu ilmi Genel Makaleler | Esmalar | Vefk & Tılsım | Büyü Fal

Havas ilmi & Gizli ilimler

Havas İlminin Derinliklerine Yolculuk: Kadim Bilgelik ve Gizemli Sırlar

Merkezî İslam Coğrafyası’nın Yok Olan Kültürel Mirası

Modaratör

Active member
Asya, Afrika ve Avrupa’nın kesiştiği, “Eski Dünya” olarak adlandırılan Merkezî İslam Coğrafyası (Ortadoğu), insanlık tarihinin en köklü medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Sümerler, Hititler, Asurlular, Bâbilliler, Grekler ve Romalılar gibi büyük uygarlıkların izlerini taşıyan bu bereketli topraklar; Akdeniz havzasının, Mezopotamya’nın, Bereketli Hilal’in ve Nil Vadisi’nin bir parçasıdır. Tarih boyunca sayısız medeniyetin doğuşuna ve gelişimine tanıklık eden bu bölge, İslam medeniyetinin filizlenmesiyle birlikte daha derin bir anlam kazanmıştır. Bölgenin önemi yalnızca kadim uygarlıkların beşiği olmasından ileri gelmez. Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık yüzde altmışının mensubu olduğu İbrâhimî dinlerin doğum yeri olması, bu topraklara ayrı bir manevi kutsiyet kazandırmaktadır. Ayrıca tarihî İpek ve Baharat yollarının kesişim noktası olması nedeniyle bölge ticaret ve kültürel etkileşim açısından da benzersiz bir rol üstlenmiştir.

Bu zengin tarihî miras, özellikle 19. yüzyıldan itibaren Batılı araştırmacıların ve arkeologların ilgisinin çekmiş ancak bu ilgi zamanla tarihî eserlerin yağmalanmasıyla sonuçlanmıştır. Nitekim günümüzde New York, Londra, Paris ve Berlin gibi şehirlerdeki dünyaca ünlü müzelerin koleksiyonları Merkezî İslam Coğrafyası’ndan kaçırılan sayısız eserle doludur. Ayrıca özel koleksiyonlarda on binlerce çalıntı eser bulunmaktadır.

1990’lardan itibaren Merkezî İslam Coğrafyası’ndaki son tarihî eserler ve elyazmaları da yağmalanmakla kalmamış aynı zamanda sistematik bir yıkıma maruz kalmıştır. Bu süreç savaşlar ve işgallerin gölgesinde büyüyerek, gözlerimizin önünde devam etmektedir. Irak, Suriye, Yemen ve Filistin gibi kültürel mirasın kalbi olan bölgeler halen bu tahribatın hedefindedir. Merkezî İslam Coğrafyası’nda İslam ve Türk tarihinin yadigârları, nişâneleri ve tapuları olan bu eserlerin tahrip olması aynı zamanda bölgedeki tarih ve kültürümüzün de yok olması anlamına gelmektedir.



Yağmalanan Coğrafyamız

Irak:


Kronolojik olarak Irak’la başlayalım. 10.000’in üzerinde kültürel miras sahası bulunan Irak; Sümer, Akkad, Babil, Asur, Partlar’a ait arkeolojik eserlerin yanı sıra Bağdat, Basra, Kûfe, Kerkük ve Musul gibi Ortaçağ İslam tarihinin en önemli medeniyet merkezlerinden biri olmuştur. Ancak bu köklü tarih 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgaliyle birlikte ağır bir darbe almıştır. İşgalle birlikte nadir elyazmaları barındıran kütüphaneler sistematik bir şekilde yağmalanmıştır. Ortaçağ’da Moğolların gerçekleştirdiği yıkımın ardından ikinci defa 21. yüzyıl başlarında onlarca yazma eser kütüphanesi yağmalandı. Bağdat kütüphanelerinden yalnızca biri, fedakâr müdürü ve çalışanları tarafından istilacı-yağmacılardan kurtarılabildi. Bu kütüphanede bulunan 85.000 civarındaki nadir eser arasında Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Sultan tarafından kütüphaneye bağışlanan çok değerli müzehhep tarihî mushaflardan biri de bulunmaktaydı.

No55-3-1024x738.png
Irak, Sâmerrâ, el-Askerî Camii

Irak’taki yağmalamalar sadece Bağdat’la sınırlı kalmadı. 2006 yılında el-Kâide, Sâmerrrâ’da Şiîler tarafından kutsal kabul edilen el-Askerî Camii’ni bombaladı. 2014 yılında DEAŞ Tikrit’te haziresinde sahabe kabirlerinin de bulunduğu el-Erbaîn Camii’ni ve 700 yılında inşa edilen Yeşil Kilise’yi havaya uçurdu. Aynı yıl Musul’da Hz. Yunus’a ait olduğuna inanılan tarihî türbe yer ile yeksan edildi.

2015 yılı Irak’ın kültürel mirası açısından tam bir felaket yılı oldu. Irak’ın UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan dört bölgesinden biri olan Hatra Antik Kenti tahrip edildi. 2300 yıllık bir geçmişi olan; tapınak ve hamamlarıyla meşhur şehir buldozerlerle yıkıldı. Mezopotamya medeniyetinin en seçkin örneklerinden olan ve Musul’a 30 kilometre mesafedeki Nemrut (Kalhu) DEAŞ tarafından yerle bir edildi. Çok önemli eserlerin yer aldığı Musul Müzesi’nde pek çok nadide eser tahrip edildi. İslam öncesi ve sonrasına ait binlerce yazma eser barındıran Musul Kütüphanesi de bundan nasibini aldı ve pek çok elyazması DEAŞ tarafından yakılarak imha edildi. Musul’un batısındaki tarihî Telafer kalesi, tamiri imkânsız bir tahribata uğradı. Bu örnekler Irak’ta tahrip olan veya kaçırılan tarihî mirasın çok küçük bir kısmı. Ancak bu tahribatın gerçek boyutlarını tam olarak tespit etmek hâlâ mümkün değildir.

Irak_info-1024x1020.png




Suriye:

2011’den bu yana büyük bir iç savaşın yaşandığı, ülkenin yarısının göç ettiği Suriye’de durum (Verimli Hilal) daha da vahimdir. Tahrip edilen ve kaçırılan eserler arasında bize en çok tanıdık gelen hepimizin Hz. Peygamber’in hayatından bildiği, Çağrı filmindeki sahneyle gözlerimizde canlanan, Rahip Bahira hadisesinin yaşandığı Suriye’nin güneyindeki küçük kent Busra’dan başlayalım. Efendimizin bir ticaret kervanıyla daha çocukken geldiği Busra’da, Rahip Bahira tarafından peygamber olacağı keşfedilmişti. Peygamberimizin devesinin ayak izinin korunduğu ve üzerine bir cami yapıldığı (Mebrekü’n-Nâka) ve ayrıca Rahip Bahira’nın kilisesinin bulunduğu Busra, aynı zamanda Roma İmparatorluğu’nun eyalet başkentiydi. 1980 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne giren Busra, II. yüzyıldan kalma amfi tiyatrosu ve 13. yüzyılda yapılmış Eyyûb Kalesi ile de tanınır. Savaş öncesinde oldukça iyi korunmuş olan Busra, savaş süresince çok büyük tahribata uğramıştır.

No55-1-1024x738.png
Suriye, Halep, Emevî Camii

Altı bin yıldır kesintisiz yerleşim yeri olan dünyadaki ender şehirlerden Şam (Dımaşk), Emevîlerin (661-750) başkenti olarak tarihte önemli bir yere sahiptir. Eyyûbîler, Memlükler ve ardından Osmanlılar döneminde de Şam-ı Şerif olarak adlandırılan şehir, eyalet başkenti olarak yönetim merkezi vasfını korumuştur. Merkezinde Yavuz Sultan Selim’in yaptırdığı Selimiye Külliyesi ile Muhyiddin İbnü’l-Arabî Türbesi; Kanûnî Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a tasarlattığı ve haziresinde son Osmanlı Sultanı VI. Mehmed Vahdeddin ile son dönem Osmanlı hanedanı üyelerinin yattığı Süleymaniye Külliyesi (Tekiyye Süleymaniye); Osmanlı tipi camileri, mezarlıkları, tıbbiye ve hukuk mektepleri ile tipik bir Memlük-Osmanlı şehridir. Şam’ın tarihî şehir merkezi ve kaleleri nispeten korunmuş olsa da sur içi ve banliyöleri hava saldırılarından dolayı büyük hasar görmüştür. Osmanlılar döneminde İstanbul ve Kahire’den sonra bölgenin üçüncü büyük şehri olan Halep, maalesef Suriye’de en çok yıkıma uğrayan tarihî şehirlerin başında gelmektedir. Halep Kalesi, sur içi, özellikle Halep Kapalı Çarşısı ve Emevî Camii, büyük ölçüde tahrip edilmiş şehrin tarihî dokusu zarar görmüştür.

1980 gibi erken bir dönemde UNESCO Dünya Kültür Listesi’ne giren Palmira (Arapça adıyla Tedmür), Suriye’nin en önemli antik kentlerinden biridir. MÖ 2000’lerden itibaren çöl ortasında ticaret kervanlarının uğrak yeri olan şehir, Romalılar, Bizanslılar ve müslümanlar tarafından kullanılmış, ancak 16. yüzyılda terk edilmiştir. Kalıntıları oldukça iyi korunan Palmira, DEAŞ hâkimiyeti sırasında büyük zarar görmüş ve Suriye rejimi ordusu tarafından ele geçirilerek, kalesi karargâh olarak kullanılmaya başlanmıştır. DEAŞ Palmira’da mozoleleri, sütunları ve kemerleri yağmalamış, tapınakları tahrip etmiştir.

Suriye aynı zamanda bir “kaleler ülkesi” olarak bilinir ve Ortaçağ’dan kalma onlarca kaleye ev sahipliği yapmaktadır. Bu kaleler arasında Haçlılar dönemine ait Hısn Kalesi (Crac des Chevaliers) ve Eyyûbîler dönemine ait Selahaddin Kalesi en dikkat çekici olanlardır. Her ikisi de 2006 yılında Ortaçağ’dan kalma iyi korunmuş kaleler olarak UNESCO Kültür Mirası Listesi’ne girmiştir. Humus şehri yakınlarındaki, orijinali Arap kalesi olan ve Haçlı Hospitalier (İsbitâriyye) Şövalyeleri tarafından yenilenerek karargâh olarak kullanılan Crac des Chevaliers, dünyada en iyi korunmuş Haçlı kalesi unvanını taşımaktaydı. Arslan Yürekli Richard ile özdeşleşmiş Crac des Chevaliers, iç savaşta ağır hasar gördü; kalenin camisi de yıkıldı. Lazkiye yakınlarındaki Selahaddin (Sahyun) Kalesi ise Bizans, Haçlı, Eyyûbî ve Memlük dönemlerine ait özellikleri barındıran bölgedeki en zarif kaleydi. O da yoğun tahribata uğradı ve yağmalandı.

Suriye_info1-1024x1020.png
 
Üst