Havas Okulu ilmi Genel Makaleler | Esmalar | Vefk & Tılsım | Büyü Fal

Havas ilmi & Gizli ilimler

Havas İlminin Derinliklerine Yolculuk: Kadim Bilgelik ve Gizemli Sırlar

Karı Kocanın Karşılıklı Görevleri

Modaratör

Active member
Bütün peygamberlerin ve bütün mukaddes kitapların ortak hedefi, tüm insanların mutlu olmalarıdır. Hedeflenen bu mutluluğun gerçekleşmesi için, yerine getirilmesi gereken çeşitli görevler vardır. Aile ocağında karı kocanın birbirlerine karşı olan görevleri, bu alanda önemli bir yer tutmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’de bir ayette, bu konuya şöyle işaret edilmektedir:

image-449.png

“Kendilerinde huzur bulmanız için, kendi türünüzden eşler yaratması ve böylece aranızda derin bir sevgi ve şefkat var etmesi de, Allah’ın ayetlerinden/delillerindendir. Muhakkak ki bunda, düşünen bir halk için çıkarılması gereken dersler vardır.”[1]

Karı kocayı aynı türden yaratan Allah, aralarında sevgi ve merhameti oluşturmakta ve onlara, soylarının devamı için oğullarla torunları nasip etmektedir.[2] İnsan nesli, bu şekilde devam etmektedir. Allah’ın Kur’ân’da haber verdiği bu saygı, sevgi, huzur, saadet ve mutluluğun aile ocağında oluşması ve oğullarla torunlara böyle bir ortamın hazırlanması için, karı kocanın birbirlerine karşı olan görevlerini Allah ile peygamberin haber verdiği şekilde bilinçli olarak, dürüst bir şekilde yerine getirmeleri gerekmektedir. Ancak onların birbirlerine karşı olan görevlerini yerine getirmeleri neticesinde, toplumun en küçük kurumu ve aynı zamanda temel taşı olan aile, sağlıklı bir yapıya kavuşabilmektedir. Bunun için her kişi, önce kendi görevlerinin ne olduğunu öğrenmeye çalışmalı ve bu görevleri yerine getirme çabası içerisinde bulunmalıdır.

Erkek, genel bir kural olarak ailenin büyüğü durumundadır. Kur’ân’ın çeşitli ayetlerinde buna işaret edilmektedir:

image-450.png

“Erkeklerin hanımları üzerinde hakları olduğu gibi, hanımların da kocaları üzerinde meşru hakları vardır. Ancak erkeklerin, kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır.”[3]

image-451.png

“Erkekler, kadınların koruyup koruyucularıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler, ailenin geçimini temin etmek için kendi mallarından harcamaktadırlar. İyi kadınlar, eşlerine karı itaatkârdırlar; Allah’ın kendilerini koruması sayesinde, onlar da gaybı korurlar.”[4]

Bu ayetlerden anlaşıldığına göre ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in de “Erkek, aile fertlerinin yöneticisidir”[5] diye buyurduğuna göre erkek, aile ocağının yöneticisidir. Ancak erkek, çeşitli nedenlerden dolayı aile ocağını yönetmekten aciz olduğu veya kadın bu konuda daha başarılı olduğu durumlarda, kadın bu görevi üstlenmektedir. Ayrıca Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, “Kadın, eşinin evinin ve çocuklarının yöneticisidir”[6] anlamındaki hadisinde de haber verildiği gibi, kadının aile içinde yönetim sorumluluğu vardır. Aslında kadın ve erkek, bir nevi görev taksimini yaparak aileyi yönetmektedirler. Esas olan, aralarındaki dürüstlük samimiyettir. Psikolojik yapı gereği kadın, kocası tarafından sevilince ve erkek, hanımından saygı görünce mutlu olur.

Bu ve benzeri ayetlerde dikkat çekilen diğer bir husus ise erkek, kadının koruyup kollayıcısı, reisi ve büyüğü olarak onun ihtiyaçlarını temin etmek mecburiyetindedir. Bu konuda bilgi veren başka bir ayet şöyledir:

image-452.png

“Anneler, istedikleri zaman/normal olarak bebeklerini tam iki yıl emzirirler. Annelerin yiyeceği ve giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir.”[7]

Buna göre erkek, aile fertlerinin olduğu gibi kadının da yeme, içme, giyinme, barınma, ısınma, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlarını temin etmek mecburiyetindedir. Aile reisi olarak erkeğin, bunları temin etmek için çalışması, insani bir görev ve dini bir sorumluluktur. Aynı zamanda erkeğin bunları temin etmek için çalışması, dini açıdan ibadet olarak kabul edilmektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in de bu konuda söylediği pek çok hadis vardır. Bu hadislerden bazıları şöyledir:

“Bir adamın harcadığı paraların en değerlisi, kendi aile fertleri için harcadığı paradır.”[8]

“Senin, hayır yollarında harcadıklarının en sevap olanı, kendi ailenin ihtiyaçları için harcadığın paradır.”[9]

“Allah’ın rızasını gözeterek kendi ailenin ihtiyacı için harcadığın nafakadan, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmadan bile mükâfat göreceksin.”[10]

“En büyük sevap, insanın kendi aile fertleri için harcadığı paranın sevabıdır.”[11]

“Bir kişi, sevabını Allah’tan beklemek suretiyle kendi aile fertleri için harcamada bulunduğu zaman, yaptıkları, kendisi için sadaka olur.”[12]

“Malından kendi ihtiyaçların için harcaman, senin için bir sadakadır. Kendi aile fertlerinin ihtiyaçları için harcaman, senin için bir sadakadır. Kendi eşinin ihtiyaçları için harcaman, senin için sadakadır.”[13]

“Eşinin, senin malından yemesi, senin için sadakadır.”[14]

“Kendi nefsinin ihtiyaçlarını karşılaman, senin için bir sadakadır. Kendi çocuğuna yedirip içirmen, senin için bir sadakadır. Kendi eşine yedirip içirmen, senin için bir sadakadır. Çalıştırdığın işçine/hizmetçine yedirip içirmen, senin için bir sadakadır.”[15]

Bu ayet ve hadislerden anlaşıldığına göre, erkeğin hanımına ve diğer aile bireylerine bakması, onlarla ilgilenmesi ve onların ihtiyaçlarını temin etmesi, kendisi için sevap sayılmaktadır. Hatta insanın bu yoldaki harcamaları, yaptığı harcamaların en hayırlısı olarak değerlendirilmektedir. Bir erkeğin, kendi hanımına bu şekilde bakmasının, onun ihtiyaçlarını temin etmesinin minneti de söz konusu olamaz. Çünkü bunlar, onun asli görevlerindendir. Önemi nedeniyle Hz. Muhammed (s.a.v.), “İnsanın, bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerini ihmal etmesi, günah olarak kendisine yeter”[16] diyerek, insanın, geçimini sağlamakla yükümlü olduğu kişileri ihmal etmesinin büyük bir günah olduğunu haber vermiştir.

Hz. Muhammed (s.a.v.), erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde haklarının olduğunu haber vermiştir.[17] Sahabeden biri Hz. Muhammed (s.a.v.)’e, “Bir hanımın, eşinin üzerinde ne gibi hakları vardır?” diye sormuş. Hz. Muhammed (s.a.v.), onun bu sorusuna karşı şu cevabı vermiştir: “Yediğin gibi ona yedirmen, giydiğin gibi ona giydirmen, onun yüzüne vurmaman, ona kötü söz söylememen ve onun yatağını terk etmen gerektiği zaman, evin içinde terk etmen.”[18]

Yüce Allah erkeklere, “Hanımlarla hoş geçinin”[19] demek suretiyle, erkeğin hanımı ile iyi geçinmesini emretmektedir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de, “İman bakımından en kâmil olan müminler, ahlakı en güzel olanlardır ve sizin en hayırlınız, hanımına hayırlı olanınızdır ”[20] diyerek, eşine iyi davranarak ona hayırlı muamelelerde bulunan erkeklerin, hayırlı insanlar olduğunu açıklamıştır. O, erkeklerin hanımlarını dövmelerini yasaklamış[21] ve hanımını döven erkeklerin hayırlı kimseler olmadıklarını söylemiştir.[22] Hz. Aişe (ö. 95/678) validemiz de, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, hiçbir eşini dövmediğini ve onlara el kaldırmadığını haber vermiştir.[23] Bu konu ile ilgi diğer bazı hadislerde de şöyle buyurmuştur:

“Müminlerin iman bakımından en mükemmel olanları, ahlakı en güzel olanları ve eşine en yumuşak davrananlarıdır.”[24]

“Sizin hayırlınız, eşine ve aile bireylerine hayırlı olanınızdır. Ben, bu konuda sizin en hayırlınızım.”[25]

Hz. Muhammed (s.a.v.), veda hutbesinde çeşitli konulara değinmiştir. O, bu hutbede kadınlar hakkında da şu açıklamalarda bulunmuştur:

“Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah’a karı gelmekten sakınmanızı tavsiye ederim. Siz, kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onları eş olarak Allah adına söz vererek helal edindiniz.”[26]

Muhammed İkbal, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, “Bana dünyada üç şey sevdirildi: Namaz, kadın ve güzel koku”[27] anlamındaki hadisi izah ederken, kadını bir hizmetçi olarak görmemenin gerektiğini, böyle yanlış bir anlayışın İslam dini ile hiç bağdaşmadığını dile getirmeye çalışmıştır.
 
Üst