Havas Okulu ilmi Genel Makaleler | Esmalar | Vefk & Tılsım | Büyü Fal

Havas ilmi & Gizli ilimler

Havas İlminin Derinliklerine Yolculuk: Kadim Bilgelik ve Gizemli Sırlar

İnsanı, Zalim İnsanın Elinden Kurtarma Çabası Olarak Eşitlik

Modaratör

Active member
“Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip “Bu, bana ittir,” diyebilen, buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun gerçek kurucusu oldu. Bu sınır kazıklarını söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da hem cinslerine “Bu sahtekara kulak vermekten sakınınız! Meyvelerin herkese ait olduğunu, toprağın ise kimseni olmadığını unutursanız, mahvolursunuz” diye haykıracak olan adam, insan türünü nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden, nice yoksulluklardan ve nice korkunç olaylardan esirgemiş olurdu!” “İnsanları uygarlaştıran ve insan türünü bozan şey, ozana göre altın ve gümüş, ama filozofa göre demir ve buğdaydır.” “Uygarlıktaki her yeni ilerleme, aynı zamanda eşitsizlik yolundaki yeni bir ilerlemedir.” J. J. Rousseau (1712-1778), İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temelleri Üzerine adlı eserinden.

Eş: Benzer, aynı, tıpkı, denk, arkadaş, gönüldaş, ortak, benzer, emsal, müsavi, küfüv, akran, misl. Evli erkek ve kadın bir elmanın yarısı gibi eşlerdir.

Eş sözcüğüne birçok eklemelerle günlük hayatımızda kullanıyoruz. Eş+itlenmek, eşitçi, eşsiz, eşitleşmek, eşitlemek, eşitletmek, eşitsiz, eşitsizlik, eşitlik.

Sözlükte Eşitlik: İki veya daha çok şeyin eşit olması durumu; müsavilik, uygunluk, müsavat, muadelet/denklik.

Eşitlik: Kanunlar yönünden insanlar arasında ayrım bulunmaması durumu.

Eşitlik: Bedensel, ruhsal başkalıkları ne olursa olsun, insanlar arasında toplumsal ve siyasi haklar yönünden ayrım bulunmaması durumu.

İnsanlık keşke: Ahlak ve siyasette, medeni hukukta, iktisat ve sosyal alanda, cinsiyette, eğitimde, yurttaşlık haklarında ve siyasette eşitlik sağlayabilse. Yine alın terinde, maneviyatta ve insan olma bilincinde eşitlik ülküsünü gerçekleştirmiş olsa!

İnsan, insan olarak adsız doğar. Adı verildikten sonra hangi medeniyet havzasının insanıysa: siyasi, medeni, hukuki, iktisadi, dini, sosyal, zihni, maddi ve kültürel bir statü kazanır. Bu onun alın yazısıdır. İnsan alın yazısını anlamak, anlamlandırmak ve gerekirse değiştirmek ister. Ya da buna razı olarak yaşar. Köle anne ve babanın çoğu doğmuşsanız köle, kral çocuğuysan kralsın ve hürsün.

İnsanlığın tarihi eşitsizlik tarihidir. Eşitlik meselesi insanlığın tarih boyunca çözemediği meseledir. Çünkü insanın insana karşı zihniyet olarak bakışı kurtla kuzu misalidir. Kölelik tarihi bize bunu göstermektedir.

“Liberté /Hürriyet, égalité/eşitlik, justice /adalet ve fraternité /kardeşlik” sözcükleri Fransız İhtilalini (1789-1799) harekete geçiren sözcüklerdir. II. Meşrutiyet bu dört kavramı ilke olarak benimsedi. Genelde siyasi tarihlerde hürriyet ve eşitlik sözcükleri çok işlendi, üzerlerine kitaplar yazıldı. Liberal düşünce “hürriyet” sözcüğünü, sosyalist düşünce “eşitlik” sözcüğünü kendine esasa aldı ve kutsadı. Kardeşlik ise görmezden gelindi.

Daha sonra Avrupa ve ülkemiz hürriyet ve eşitliği dengeleyerek sosyal demokraside karar kıldı. Türkiye Cumhuriyeti anayasasına; laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkesini koydu.

Medeniyetlerin insan anlayışı ve eşitlik konusunda sicili şöyledir:

Çin’de sosyal yapı asiller ve köylülerden oluşur. Köleler de köylülerden oluşurdu. Köylülere hürriyet hakkı tanımayan bu sosyal yapıda, sınıfların yaşayış ve hukukları birbirinden farklıydı. Çin’de sahip olunan köleler zenginlik ve kudretinin ölçütüydü. Ancak nihayet 1919 yılında Çin’de kölelik kaldırıldı.

Antik Yunan’da köleler, köylüler ve kadınlar aşağı sınıftandı. Yönetim işine katılmazdı. Eğitim hakları da yoktu. Seçkin sınıfın erkek ve kadınları bu haktan yararlanabilirlerdi. Atina’da her ayın ilk günü köle pazarları kurulur ve köleler çıplak bir vaziyette bir kürsüye çıkarılır, satışa sunulurdu. Aristoteles’e göre “Köle, mülkiyet olarak efendisinin malıdır.”

Roma İmparatorluğunda toplum; vatandaşlar ve köleler, sığıntılar (vatandaşlık hakkı olmayanlar) dan oluşur. Vatandaşlar da kendi aralarında üç sınıfa ayrılır: Soylular (kral ve zengin soyundan gelenler), patriciler (aristokratlar), plebler (avam-halk). Avam-halk arasında köylüler yer almaktadır. Yunan ve Roma düşüncesine göre, kendileri dışında kalan tüm ırk ve kavimler onlara köle olmak için yaratılmıştı. Köleler bir ticari meta gibiydi. Ömrü boyunca çalışır, arzu edilirse satılabilen ve vazifesi bitince de atılan bir eşya olarak görülmekteydi.

Batı medeniyeti özellikle de İspanya, İngiltere, Fransa, Portekiz, Hollanda, Belçika, Almanya ve İtalya köleliğe kendileri dışında herkesi layık görmüşlerdir. Amerika Birleşik Devletleri tarihi insanlığın en acımasız kölelik tarihlerinden birisidir. Teksas çiftlikleri kölelerin alın teri ve kanlarıyla sulanmıştır. Teksas katliamı tarihte utanılacak katliamdır.

Alın terinde eşitsizlik sonucu Yeniçağın başlangıcında İngiliz toplumunda 186 lort aile başına yıllık gelir 2590 lira, 800 barona 880, 600 şövalyeye 650, 400.000 orta halli köylülere, ortakçılara, gündelikçi ve ırgatlara, topraksız ve yoksul köylü aileye yıllık gelir sadece 6 lira düşmekteydi. Alt sınıflar bu kadar yoksul, gelir dağılımı bu kadar bozuktu.

Mısır’da dünyanın yedi harikalarından biri olan piramitler kölelerin gücüyle yapılmıştı. Azametli bir şekilde inşa edilen Firavun heykelleri, devasa ehramlar ve bunlar gibi diğer eserler, Mısır’da köleliğin ne baskı altında çalıştırıldığı ortada. Köleler gerek kadın olsun gerekse de erkek olsun hür insanlardan ayırt edilmesi kolay olsun diye başları kazıtılırdı. Köleler okuma yazma hakkından mahrumdu. Okuma yazma sadece seçkin insanların hakkı olarak görülürdü. Kölelerin eğitim hakları olmayışı seçkin zümrenin menfaatineydi.

Hint medeniyetinde ve ülkesinde toplumsal sınıflar: Brahmanlar/din adamları (din kadını yok), kşadriyalar yani skerler ve komutanlar, vaysiyalar/çiftçiler (yani köylüller) ve tüccarlar, südralar/aşağı sınıfa ait olan insanlar, paryalar/kast dışında olan insanlar ki bu sınıftakiler insan bile sayılmamaktadır. Köleler kral, zengin tüccarlar ve kamu yararına çalışırlardı. Köleler içerisinde kadınların sayısı da azımsanamayacak kadar çoktu ve köle kadınların çocukları da aynı şekilde, efendisinin mülkü sayılıp köle konumunda olurdu.

Japonlarda köylü olmak soylu olmamaktır. Kadınlar ise en düşük seviyedeydi. Ayak takımı köylüler ve işçilerdi. 1850’lerden sonra köylü gençleri askere alınınca soylu olan samuraylarla beraber askere gittiler. Bu köylüler için büyük değerdi. Bu görevle köylüler kendilerini değerli buldular. Japon dünya görüşünde: “Yabancıya iyi davran, silahlarını öğren ve silahlarıyla yok et.” anlayışı egemendir. Bu anlayış Japon medeniyetinin ikiyüzlülüğünün ve ahlaksızlığının işaretidir. Herkes alttakine hükmeder, üsttekine boyun eğer. Köylüler en altta olduğu için itaat kültürü çok yaygındır. İnsanlık tarihinde Japon medeniyeti büyük filozof çıkaramamasının nedeni bu itaat kültürüdür.

Araplarda eşit haklara sahip hür insanlar ve hürlerin haklarına sahip olamayan mevali (hürlüğe kavuşmuş azatlı köle), köle ve cariyeler vardı. Cahiliye döneminde esirler de köle ve cariye olarak alınır ve satılırdı. Toplum nezdinde kölenin değeri ticari varlıklar olarak görülürdü. Miras bırakılanı olduğu gibi Mehir olarak verildiği de olurdu. Araplar arasında cinsiyete bakılmaksızın gerek erkek gerekse de kadınlar köle sahibi olabilmekteydi. Hatta büyük oranda köle sahibi olmalarında hiçbir mahzur görülmemişti. Yani bir köleye ya da cariyeye birden çok adam sahip olabilirdi. İslam tarihçilerine göre, Arap olmayan Müslümana mevali denmekteydi. Nitekim bu kişilerin tamamı İslam dinini kabul etseler bile Emevîlerin nazarında mevali konumunda idi. Bugün bile bazı Araplar arasında Batı sömürgeci güçlerini “efendi” saymalarına rağmen, İslam toplumları içerisinde kendilerini “Kavmi necip” diğerlerini mevali yani kendilerinden aşağı sınıftan görme zihniyetleri vardır. Bu nedenledir ki; 1922 yılında Suudi Arabistan Krallığı dünya devletleri arasında köle ticaretini yasaklayan antlaşmaya en son imzayı atan devlet olmuştur.

Kuran ve Hz. Muhammed’in uygulamaları, köleliği engelleyecek ve ortadan kaldıracak yasalar koymadı. Bunula birlikte bu sosyal yapının daha insani olması için azımsanmayacak ahlaki ve fıkhi tavsiyelerde bulundu.

Tevrat’ta da köleliğin kaldırılması ile alakalı herhangi bir hüküm yok. Tevrat’ta İbrani kökenli olmayan kölelerle ilgili, “Köleyi azat et” diyen tek bir emir yok, bunun aksine olarak “Köle edinin” diyen hükümler var. İncil’de tüm insanların yaratılıştan eşit olduklarını ve tüm insanların birbirine kardeş olduklarını belirtmesine rağmen köle edinilmesi yasaklanmamıştır.

Hunlarda özel mülkiyet olarak şahsi kölelik yoktu ama kabile köleliği vardı. Kabileye ait köleler ise Hun Devleti’ne bağlıydı.

Tarihte kurulmuş Türk devletlerinin büyük çoğunluğunda olduğu gibi Hun toplumunda da imtiyazlı bir sınıf söz konusu değildi. Göktürk toplumundan bahsetmek gerekirse; köle ve hür ayrımı yoktu. Uygurlar savaş sonunda tutsak edilen kimseleri köle olarak temin ederlerdi.
 
Üst