Bakara-177. Ey Yahudi ve Hıristiyanlar!Erdemli /makbul /birra kişi oluş, sadece yüzünüzü doğu ve batı yönüne çevirip çevirmemeniz ile ilgili değildir. Asıl makbul kişi oluş Allah’a, Ahiret gününe, Meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmak, salih ameller /faydalı işler yapmak……
Bakara-285. Elçi /resul, Rabbinden kendisine indirilene /Kur’an’a inanıp iman etti, tebliğ ettiği muhkem /değişmez ana buyruklarına inanan müminler de. Hepsi Allah’a, Ahirete, Meleklerine, kitaplarına ve elçilerine içtenlikle iman ettiler ve “Elçilerinin hiçbirisi arasında ayırım yapmadan, işittik ve uyduk. Rabbimiz bizi bağışla ve biliyoruz ki hesap vermek üzere Ahirette dönüş Sana olacaktır.” diyerek de içtenlikle iman edişlerini sözle de ifade ettiler.
Her iki ayette de imanın şartları olarak 5 şart sayılırken, bazı işgüzarlar ayrıca “Hayır ve şer Allah’tandır” diyerek 6’ncı, bazıları da 7’nci şart olarak da “Ölümden sonra dirilmek” şeklinde 2 şart daha eklemişlerdir. Fakat bunlardan “Hayır ve şer Allah’tandır” ifadesi asırlardır olduğu gibi, günümüzde de yanlış yorumlanmakta ve insanları tembelliğe, aşırı tevekküle, hatta bir nevi robotlaşmaya götürmektedir. Çünkü “Etki ve tepki prensibi” gereği insan “Ne ekerse, onu biçmekte”, diğer bir ifade ile hayır ve şerre insan kısmen bizzat kendisi neden olmaktadır.
Fatır-43:…..Kötü tuzak, ancak sahibine dolanır.
İbrahim-27: Allah, herkesin kendi isteğiyle tercih ettiği iyi ya da kötü şeyi gerçekleştirir.
Fussilet-46. Kim ki Allah ile yapılan anlaşmaya sadık kalır ve salih ameller gerçekleştirirse kendi nefsinin yararınadır. Kim de olumsuz amellerde bulunursa kendi nefsinin zararınadır.
Yani Allah’ın koymuş olduğu ezelî, ebedî ve evrensel kurallara göre puan durumuna veya yaratılış özel görevi gereği uygun olan şey insana /beşere verilmektedir. Bu konuda Tevrat ve İncil’de şu açıklamalar bulunmaktadır.
Tevrat Tensiye Bap 28/1-2: Eğer Allah’ın Rab’bin sözünü dinlersen, bütün bu bereketler senin üzerine gelecek ve sana erişeceklerdir. 20-22: Kötü işlerinle beni bıraktığın için, sen helak oluncaya kadar ve sen çabucak yok oluncaya kadar, yapmak için el attığın her işte Rab senin üzerine lanet, şaşkınlık ve tekdir gönderecektir. Mülk edinmek için gitmekte olduğun diyar üzerinden seni bitirinceye kadar, Rab sana vebayı bağlayacak. Rab veremle ve sıtma ile ve iltihapla ve yakıcı sıcakla ve kuraklıkla ve sam yeli ile ve küfle seni vuracak ve sen yok oluncaya kadar bunlar seni kovalayacaklar.
İncil Matta Bap-13/ 37: Ve İsa cevap verip dedi: İyi tohumu eken insanoğludur, tarla ise Dünyadır.
Dolayısıyla ceza veya ödül, esasında insanın etkisinin bir tepkisidir, yapılanın bir karşılığıdır veya tekâmül senaryolarıdır. Başka bir ifade ile yaşam bir nevi kişinin ektiğini biçmesi, çıkardığı sesin yankı yapması demektir.
Bakara-253 ncü ayette Allah’ın insanların yapacaklarına doğrudan karışmayıp, alacakları kararlarda onları özgür iradelerine bıraktığı vurgulanmaktadır. Fussilet-46 da ise bu kararlarından dolayı olacak sorumluluklarının da Dünya okulu dersleri olan nefslerine yansıyacağı ve ne ekerlerse onu biçeceklerine dair açıklama da yer almaktadır.
Bakara-253…..Çünkü Allah dileseydi ve kendilerine karar verme özgürlüğü vermeseydi savaşmazlar ve birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ne yapmışlarsa Allah’ın kendilerine verdiği özgür iradeleri ile yapmışlardır.
Biz beşerler, Dünya öğrencisi Ruh ve insan denilen vücuttan oluşmuşuz ve Ruh’un eğitimi sırasında her an izlenip davranışlarımız değerlendirilmekte, sınavlara tabi tutulmakta ve puanlandırılmaktayız. Yapılan sınavlar nefs derslerimize yönelik yapılmakta ve her an hesaba nefsler çekilmekte ve önce bireysel mahşer, sonra da toplu mahşerde son hesaba çekilecek olan yine nefsler olacaktır.
Aklını, diğer bir ifade ile akla ilişkin yetenekler olan muhakeme, vicdan, merhametlilik, bilgi sahibi olma ve gayretliliği kullanıp Allah’ın Kur’an’daki muhkem /değişmez ana kuralları vasıtasıyla insanlara bildirdiği kurallarını öğrenip düşünerek ve uygulayarak Allah’a yakınlaşma yoluna yönelenler, bu olumlu yönelişleri nedeniyle, ilahȋ olumlu kurallara göre yapılan değerlendirme ile uygun konuma gelmiş olurlar. Leyl-12’nci ayette, doğruya yönelmeye niyet ve çaba içinde olan doğruya ulaştırılır açıklaması bunu çok güzel vurgulamaktadır.
Leyl-12: Kuşkusuz, doğruya yöneleni biz doğru yola ulaştırırız.
Bu uygun konumları sayesinde de beşerler, dolayısıyla da öğrenci Ruh’lar, Allah’ın tüm kâinatı kuşatan Allah Kaynaklı saf enerjisinden olumlu olanlarına muhatap olurlar. Böylece kişinin imanına yönelik olumluluk yönü artar, doğru yola yönelişi daha da pekişir.
Kur’an’da “Hayr (iyilik, güzellik, olumluluk, huzur, işlerin rast gidişi vs) Allah’tandır” ifadesi böylece gerçekleşmiş olur. Ancak bu olumluluk halinin gerçekleşmesi, Allah tarafından ezelde konmuş olan “Evrensel ve ilahȋ yasalar”a göre olumlu iman ve Salih /yaratılanlara faydalı işler gerçekleştirme sonucunda hak etmiş olması nedeniyle o kişiye uygun görülen dünyevi takdirdir. Yani aklını kullanarak yaptığı seçim sonucu gerçekleştirdiği olumlu amelinin sonucu elde etmiş olduğu puana göre, Allah tarafından ezelde belirlenmiş olan, uygun gelen olumluluk enerjisine muhatap olmaya hak kazanmış olmakta ve onu çekmektedir.
Necm-39: İnsan için didinip çalıştığından başka bir şey yoktur.
Buna karşılık aklını ve yeteneklerini kullanmayıp, Kur’an ayetlerini öğrenmeyen ve ayetlerde bildirilen ve Allah’a yakınlaşma yoluna ilişkin kuralları uygulamayıp şeytan yandaşlığı yoluna yönelten düşünce ve davranışları tercih edenler ise yine almış oldukları günah ve karşılığı olan olumsuz puanlarına göre, tüm kâinatı kuşatmış olarak dolaşıp duran olumsuz enerjiye muhatap olurlar. Şer sonuçlara yol açacak olan bu olumsuz enerji de Allah tarafından yine ezelde konmuş olan evrensel ve ilâhî yasalar ile yaratılış projesine ters olan bir etkiye sahiptir. Bu etki kötülük, çirkinlik, olumsuzluk, huzursuzluk ve işlerin ters gitmesi gibi sonuçlara yol açacaktır.
“Hayr ve şer Allah’tandır” ifadesinin sonucunun belirlenmesi, görüldüğü gibi ilahȋ kuralların ezelde var oluşu ve Allah tarafından konulmuş olması yatmaktadır. Allah Kaynaklı Bilinçli Enerji Havuzunda olumlu enerjisi fazla olan ve puan durumu uygun olana, adaletli bir dağıtımla, hak ettiği olumlulukların ve sevindirici durumların verilmesi gibi olumsuz puanlı olana ise, yine adalet prensibi esas alınarak, günahlarına karşılık olumsuz bir hak ediş verilmektedir.
Elde edilen günah karşılığı 0lacak olumsuzluğun hafifletilmesi için tövbe etmenin bir yöntem olduğuna Hud-3’ncü ayette değinilmiştir.
Hud-3: Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin.
Ancak bizim neyin gerçekte hayr veya şer olduğunu bilmemiz mümkün değildir.
Bakara-216: Siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o, hakkınızda hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Tevrat’ta da bu konu bir mesaj ile açıklanmaktadır.
Vaiz Bap 10/8: Çukur kazan, içine düşer ve duvarda gedik açanı yılan sokar.
Kişisel hak ediş gibi, hak eden ülke veya toplumlara da son verilme veya ödüllendirilme prensibinin, yukarıda belirttiğimiz “Etme bulma Dünyası” olduğu İsra-16 ncı ayette açıklanmıştır.
İsra-16: Bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman oranın zenginlikler verdiğimiz ve şımarmış ileri gelenlerine emrederiz; onlar orada kötülük işlerler /olumsuzluklar sergilemeye başlarlar. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur! Artık onu yerle bir ederiz.
Peygambere atfedilen sözlerden kabul edilen bir sözde, puan kazanma veya kaybetme, Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e ilk muhatap olan topluma şu şekilde açıklanmıştır:
“Kul bir günah işlediği zaman, kalbinde (ruhunda) siyah bir leke oluşur. Eğer tövbe ve istiğfar edip o günahı atarsa, kalbi temizlenir. Ve eğer günahı artarsa leke de artar, bütün kalbini tutar (ruhunu sarar)-Kütubu sitte-858. İşte Mutaffifin-14’te olumsuzluk sonucu oluştuğu açıklanan pas budur.
Mutaffifin-14: Hayır, hayır! Onların kazançları kalplerinin üzerine pas bağlamıştır!
Dolayısıyla da ilk yaratılış kaderi değil de yaşam kaderini kişi kendi oluşturmuş veya etkilemiş olmaktadır.
Gerek hayr veya gerekse şer, ister yeni bir sınav olarak organize edilsin, ister kişinin puan durumu hak ettiği için kişi bunlara maruz kalsın veya Ruh seyrek olarak bir başkasının sınavı için görevlendirilmiş ise ve bu görevi gereği hayr veya şerre uğrasın, temelde hepsi kişinin son puan durumuna göre gerçekleşmektedir. Bazen hayr veya şerden sadece biri veya her ikisi ile beşer olan Öğrenci Ruh, sınava tabi tutulmaktadır. Hayr ve şerri, bazen de beşerin nefsi niyetlenerek başlatmakta ve nefsin istediği hayr ise ve puan durumu da uygun ise Allah bu hayrın gerçekleşmesini onaylamakta, nefsin istediği şer ise, bu defa şeytan devreye girecek ve beşerin bu şerri gerçekleştirme isteğini kesinleştirmesi için fısıltılarına başlayıp karar vermesini, son olarak da Allah bunun gerçekleşmesini onaylayacaktır. Bu duruma göre “Hayır önce kuldan, sonra Allah’tan, Şer ise önce kuldan, sonra Şeytan’dan, en sonunda da Allah’tan” dır diyoruz.
İnsanın puan durumuna göre olacak olumlu veya olumsuz senaryoları Meleklerin gerçekleştirdiği ve bu aktivitelerin ancak Allah’ın kuralları çerçevesinde olacağı Enbiya-28 de vurgulanmaktadır.
Bakara-285. Elçi /resul, Rabbinden kendisine indirilene /Kur’an’a inanıp iman etti, tebliğ ettiği muhkem /değişmez ana buyruklarına inanan müminler de. Hepsi Allah’a, Ahirete, Meleklerine, kitaplarına ve elçilerine içtenlikle iman ettiler ve “Elçilerinin hiçbirisi arasında ayırım yapmadan, işittik ve uyduk. Rabbimiz bizi bağışla ve biliyoruz ki hesap vermek üzere Ahirette dönüş Sana olacaktır.” diyerek de içtenlikle iman edişlerini sözle de ifade ettiler.
Her iki ayette de imanın şartları olarak 5 şart sayılırken, bazı işgüzarlar ayrıca “Hayır ve şer Allah’tandır” diyerek 6’ncı, bazıları da 7’nci şart olarak da “Ölümden sonra dirilmek” şeklinde 2 şart daha eklemişlerdir. Fakat bunlardan “Hayır ve şer Allah’tandır” ifadesi asırlardır olduğu gibi, günümüzde de yanlış yorumlanmakta ve insanları tembelliğe, aşırı tevekküle, hatta bir nevi robotlaşmaya götürmektedir. Çünkü “Etki ve tepki prensibi” gereği insan “Ne ekerse, onu biçmekte”, diğer bir ifade ile hayır ve şerre insan kısmen bizzat kendisi neden olmaktadır.
Fatır-43:…..Kötü tuzak, ancak sahibine dolanır.
İbrahim-27: Allah, herkesin kendi isteğiyle tercih ettiği iyi ya da kötü şeyi gerçekleştirir.
Fussilet-46. Kim ki Allah ile yapılan anlaşmaya sadık kalır ve salih ameller gerçekleştirirse kendi nefsinin yararınadır. Kim de olumsuz amellerde bulunursa kendi nefsinin zararınadır.
Yani Allah’ın koymuş olduğu ezelî, ebedî ve evrensel kurallara göre puan durumuna veya yaratılış özel görevi gereği uygun olan şey insana /beşere verilmektedir. Bu konuda Tevrat ve İncil’de şu açıklamalar bulunmaktadır.
Tevrat Tensiye Bap 28/1-2: Eğer Allah’ın Rab’bin sözünü dinlersen, bütün bu bereketler senin üzerine gelecek ve sana erişeceklerdir. 20-22: Kötü işlerinle beni bıraktığın için, sen helak oluncaya kadar ve sen çabucak yok oluncaya kadar, yapmak için el attığın her işte Rab senin üzerine lanet, şaşkınlık ve tekdir gönderecektir. Mülk edinmek için gitmekte olduğun diyar üzerinden seni bitirinceye kadar, Rab sana vebayı bağlayacak. Rab veremle ve sıtma ile ve iltihapla ve yakıcı sıcakla ve kuraklıkla ve sam yeli ile ve küfle seni vuracak ve sen yok oluncaya kadar bunlar seni kovalayacaklar.
İncil Matta Bap-13/ 37: Ve İsa cevap verip dedi: İyi tohumu eken insanoğludur, tarla ise Dünyadır.
Dolayısıyla ceza veya ödül, esasında insanın etkisinin bir tepkisidir, yapılanın bir karşılığıdır veya tekâmül senaryolarıdır. Başka bir ifade ile yaşam bir nevi kişinin ektiğini biçmesi, çıkardığı sesin yankı yapması demektir.
Bakara-253 ncü ayette Allah’ın insanların yapacaklarına doğrudan karışmayıp, alacakları kararlarda onları özgür iradelerine bıraktığı vurgulanmaktadır. Fussilet-46 da ise bu kararlarından dolayı olacak sorumluluklarının da Dünya okulu dersleri olan nefslerine yansıyacağı ve ne ekerlerse onu biçeceklerine dair açıklama da yer almaktadır.
Bakara-253…..Çünkü Allah dileseydi ve kendilerine karar verme özgürlüğü vermeseydi savaşmazlar ve birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ne yapmışlarsa Allah’ın kendilerine verdiği özgür iradeleri ile yapmışlardır.
Biz beşerler, Dünya öğrencisi Ruh ve insan denilen vücuttan oluşmuşuz ve Ruh’un eğitimi sırasında her an izlenip davranışlarımız değerlendirilmekte, sınavlara tabi tutulmakta ve puanlandırılmaktayız. Yapılan sınavlar nefs derslerimize yönelik yapılmakta ve her an hesaba nefsler çekilmekte ve önce bireysel mahşer, sonra da toplu mahşerde son hesaba çekilecek olan yine nefsler olacaktır.
Aklını, diğer bir ifade ile akla ilişkin yetenekler olan muhakeme, vicdan, merhametlilik, bilgi sahibi olma ve gayretliliği kullanıp Allah’ın Kur’an’daki muhkem /değişmez ana kuralları vasıtasıyla insanlara bildirdiği kurallarını öğrenip düşünerek ve uygulayarak Allah’a yakınlaşma yoluna yönelenler, bu olumlu yönelişleri nedeniyle, ilahȋ olumlu kurallara göre yapılan değerlendirme ile uygun konuma gelmiş olurlar. Leyl-12’nci ayette, doğruya yönelmeye niyet ve çaba içinde olan doğruya ulaştırılır açıklaması bunu çok güzel vurgulamaktadır.
Leyl-12: Kuşkusuz, doğruya yöneleni biz doğru yola ulaştırırız.
Bu uygun konumları sayesinde de beşerler, dolayısıyla da öğrenci Ruh’lar, Allah’ın tüm kâinatı kuşatan Allah Kaynaklı saf enerjisinden olumlu olanlarına muhatap olurlar. Böylece kişinin imanına yönelik olumluluk yönü artar, doğru yola yönelişi daha da pekişir.
Kur’an’da “Hayr (iyilik, güzellik, olumluluk, huzur, işlerin rast gidişi vs) Allah’tandır” ifadesi böylece gerçekleşmiş olur. Ancak bu olumluluk halinin gerçekleşmesi, Allah tarafından ezelde konmuş olan “Evrensel ve ilahȋ yasalar”a göre olumlu iman ve Salih /yaratılanlara faydalı işler gerçekleştirme sonucunda hak etmiş olması nedeniyle o kişiye uygun görülen dünyevi takdirdir. Yani aklını kullanarak yaptığı seçim sonucu gerçekleştirdiği olumlu amelinin sonucu elde etmiş olduğu puana göre, Allah tarafından ezelde belirlenmiş olan, uygun gelen olumluluk enerjisine muhatap olmaya hak kazanmış olmakta ve onu çekmektedir.
Necm-39: İnsan için didinip çalıştığından başka bir şey yoktur.
Buna karşılık aklını ve yeteneklerini kullanmayıp, Kur’an ayetlerini öğrenmeyen ve ayetlerde bildirilen ve Allah’a yakınlaşma yoluna ilişkin kuralları uygulamayıp şeytan yandaşlığı yoluna yönelten düşünce ve davranışları tercih edenler ise yine almış oldukları günah ve karşılığı olan olumsuz puanlarına göre, tüm kâinatı kuşatmış olarak dolaşıp duran olumsuz enerjiye muhatap olurlar. Şer sonuçlara yol açacak olan bu olumsuz enerji de Allah tarafından yine ezelde konmuş olan evrensel ve ilâhî yasalar ile yaratılış projesine ters olan bir etkiye sahiptir. Bu etki kötülük, çirkinlik, olumsuzluk, huzursuzluk ve işlerin ters gitmesi gibi sonuçlara yol açacaktır.
“Hayr ve şer Allah’tandır” ifadesinin sonucunun belirlenmesi, görüldüğü gibi ilahȋ kuralların ezelde var oluşu ve Allah tarafından konulmuş olması yatmaktadır. Allah Kaynaklı Bilinçli Enerji Havuzunda olumlu enerjisi fazla olan ve puan durumu uygun olana, adaletli bir dağıtımla, hak ettiği olumlulukların ve sevindirici durumların verilmesi gibi olumsuz puanlı olana ise, yine adalet prensibi esas alınarak, günahlarına karşılık olumsuz bir hak ediş verilmektedir.
Elde edilen günah karşılığı 0lacak olumsuzluğun hafifletilmesi için tövbe etmenin bir yöntem olduğuna Hud-3’ncü ayette değinilmiştir.
Hud-3: Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin.
Ancak bizim neyin gerçekte hayr veya şer olduğunu bilmemiz mümkün değildir.
Bakara-216: Siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o, hakkınızda hayırlıdır. Olur ki, siz bir şeyi seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Tevrat’ta da bu konu bir mesaj ile açıklanmaktadır.
Vaiz Bap 10/8: Çukur kazan, içine düşer ve duvarda gedik açanı yılan sokar.
Kişisel hak ediş gibi, hak eden ülke veya toplumlara da son verilme veya ödüllendirilme prensibinin, yukarıda belirttiğimiz “Etme bulma Dünyası” olduğu İsra-16 ncı ayette açıklanmıştır.
İsra-16: Bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman oranın zenginlikler verdiğimiz ve şımarmış ileri gelenlerine emrederiz; onlar orada kötülük işlerler /olumsuzluklar sergilemeye başlarlar. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur! Artık onu yerle bir ederiz.
Peygambere atfedilen sözlerden kabul edilen bir sözde, puan kazanma veya kaybetme, Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e ilk muhatap olan topluma şu şekilde açıklanmıştır:
“Kul bir günah işlediği zaman, kalbinde (ruhunda) siyah bir leke oluşur. Eğer tövbe ve istiğfar edip o günahı atarsa, kalbi temizlenir. Ve eğer günahı artarsa leke de artar, bütün kalbini tutar (ruhunu sarar)-Kütubu sitte-858. İşte Mutaffifin-14’te olumsuzluk sonucu oluştuğu açıklanan pas budur.
Mutaffifin-14: Hayır, hayır! Onların kazançları kalplerinin üzerine pas bağlamıştır!
Dolayısıyla da ilk yaratılış kaderi değil de yaşam kaderini kişi kendi oluşturmuş veya etkilemiş olmaktadır.
Gerek hayr veya gerekse şer, ister yeni bir sınav olarak organize edilsin, ister kişinin puan durumu hak ettiği için kişi bunlara maruz kalsın veya Ruh seyrek olarak bir başkasının sınavı için görevlendirilmiş ise ve bu görevi gereği hayr veya şerre uğrasın, temelde hepsi kişinin son puan durumuna göre gerçekleşmektedir. Bazen hayr veya şerden sadece biri veya her ikisi ile beşer olan Öğrenci Ruh, sınava tabi tutulmaktadır. Hayr ve şerri, bazen de beşerin nefsi niyetlenerek başlatmakta ve nefsin istediği hayr ise ve puan durumu da uygun ise Allah bu hayrın gerçekleşmesini onaylamakta, nefsin istediği şer ise, bu defa şeytan devreye girecek ve beşerin bu şerri gerçekleştirme isteğini kesinleştirmesi için fısıltılarına başlayıp karar vermesini, son olarak da Allah bunun gerçekleşmesini onaylayacaktır. Bu duruma göre “Hayır önce kuldan, sonra Allah’tan, Şer ise önce kuldan, sonra Şeytan’dan, en sonunda da Allah’tan” dır diyoruz.
İnsanın puan durumuna göre olacak olumlu veya olumsuz senaryoları Meleklerin gerçekleştirdiği ve bu aktivitelerin ancak Allah’ın kuralları çerçevesinde olacağı Enbiya-28 de vurgulanmaktadır.