Havas Okulu ilmi Genel Makaleler | Esmalar | Vefk & Tılsım | Büyü Fal

Havas ilmi & Gizli ilimler

Havas İlminin Derinliklerine Yolculuk: Kadim Bilgelik ve Gizemli Sırlar

HAVAS İLMİ 2

Modaratör

Active member
Havâssu’l-Kur’ân Havâs ilminin bir şubesi olarak teşekkül ettiği için öncelikle Havâs ilminden bahsetmek gerekir. Yapılan bir tanıma göre Havâs ilmi “nesnelerin gizli özelliklerini tanıma ve bu özelliklerden faydalanmayı amaçlayan bilgi dalıdır.”13 Taşköprülü’nün (ö.968/1560) tarifine göre ise “İlm-i Havâs Zebûr, İncil ve Kur’ân’dan Allah’ın isimlerinin belli bir düzene göre okunması veya yazılmasından ve bu isim ve duâların kendisiyle münasebetinden kaynaklanan özelliklerini araştıran bir ilimdir. Kişi indirilmiş kitaplarda yer alan Esmâ ve duâlarla iştigal ederek kutsî bir tarafa yönelir ve kendini meşgûl eden şeylerden boşanır. Bu kutsî yöneliş ve arınma ile üzerine bir takım eserler ve nurlar yayılır. İşte zikredilen bu işlerle meşgûl olma sebebiyle bir istidat kazanmış olur.”14 Bu tarif Havâs ilmini daha çok ilâhî kitaplar müvâcehesinde ele almaktadır. Bu yüzden bu tarifin biraz daha özel tarif olduğu hatta aslında bunun Havâssu’l-Kur’ân’ın tarifi olduğu söylenebilir. Çünkü Havâs ilmi eski dönemlerin tıp, botanik, sihir, simya gibi birçok uğraşılarını bünyesinde barındıran elit bir ilimdir. Bu nedenle “gelenekte Havâs ilmi denilince harf, rakam, isim ve duâların hassalarından istifade etmek sûretiyle yapılan işlemler akla gelmekteyse de gerçekte durum bundan farklıdır ve bu ilmin nesnelerdeki itibarî hâssalardan çok hakiki hâssalara dayandığı görülür. Bu yönüyle Havâs ilminin fizik, kimya, biyoloji gibi müsbet ilimlerin gelişmesine olumlu katkıda bulunduğu söylenebilir.”15

Bu çerçevede Havâs ilmiyle uğraşmış olanlar bugünkü bilim adamlarının bir nevi ataları sayılabilir. Nitekim Ronan (1920-1995) buna işaret etmektedir. Ronan’a göre mesela büyücü çeşitli maddeler hakkında deneye ve gözleme dayalı bir takım bilgilerin toplamasını sağlamıştır. Zamanla başarılar veya başarısızlıklar hangilerinin gerçekten etkili, hangilerinin etkisiz olduğunu göstermiştir. Pratik bilgiler bir araya toplanmış, bu bilgiler tecrübenin ışığı altında kullanılmış ve yorumlanmıştır. Öyle ki zamanla, büyücü deney yapan araştırmacıların soyunda ilk sırayı almış ve modern bilim adamının atası olmuştur.16

Bazı İslâm âlimlerinin telif ettiği kitaplarda başta tıp olmak üzere birçok ilim dalının Havâs ilmiyle iç içe girmiş olması da Havâs ilminin şümûlü hakkında bir ipucu vermektedir. Söz gelimi Kemâleddîn ed-Demirî (ö.808/1405) Hayâtu’l-Hayevân adlı eserinde zooloji, folklor, tıp, rüya tabiri, fıkıh, hadis, tefsir, kasas ve Havâs ilmini birlikte işlemiştir.

Havâs ilmi insanın varlığa ve tabiata hâkim olma isteğinin diğer bir deyimle “güç istencinin” araştırma boyutudur. Havâs ilminde insanın bazı meçhûl korkularından emin olma ve eşya üzerinde hâkim olma isteği mündemiçtir. Büyük bir ihtimalle Havâs ilminin ilk nüveleri insanın tabiatla ve tabiat güçleriyle çok fazla iç içe olduğu, tabiatı ilâhî bir simge şeklinde telakki ettiği dönemlerde tabiatı içten kavramının bir metodu olarak kendisini göstermiştir. İnsan tabiata egemen olmaya başladıkça ve haricî teknolojiyi geliştirdikçe bu defa tabiatı anlamak yerine onu dıştan muhasara etmeye çalışmış ve Havâs ilmi de büyük ölçüde kenara itilmiştir. Aslında bazı ayetler: “Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O’nu tesbih ederler. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, halimdir, çok bağışlayandır (17/İsra,44) ve bazı sûreler mesela “Müsebbihât” adıyla bilinen sebbehe sûre grubu, her şeyin Allah’ı tesbih ettiğini söyler. Bütün bunlar bize tabiatın içten kavranması gerektiğini iç mantığını anlamak gerektiğini ima eder. Dolayısıyla Havâs ilmi, insanın kendisini, tabiatı, kâinâtı kısaca varlığı kozmik düzenin ayrılmaz unsurları olarak görmenin bir yansımasıdır.

Havâs ilmi, okuma, sihir, hurûf, simya, cifir, cin, rûhânî varlıklar, gaybî konular, tıp, duâ vb. konuları bünyesinde taşıyan bir ilim olduğundan dolayı İslâm dini açısından konunun berraklaşması ve işin iç yüzünün aydınlanması için açıklama yapmak gerekmiştir. Bu bağlamda İslâm âlimleri de değişik açılardan konuyu açıklığa kavuşturmak için gayret sarf etmişlerdir. Bu âlimlerden birisi olan İbn Nedim’e (ö.385/995) göre, okuyup üfleme yapanlarla sihirbazlara şeytânlar, cinler ve rûhlar itaat ve hizmet edebilir, onlar şeytânlar, cinler ve rûhları emir ve yasakları doğrultusunda kullanabilirler. Hastalığa okuyup üfleyenler Allah’ın yüce ismine itaat etmek, ona yalvarmak, Allah’ın rûhları ve şeytânları emir altına almaya tahsis edilen isimlerini zikretmek, arzuları terk edip ibadete yapışmak gibi bir takım kuralları benimseyerek cin ve şeytânların kendilerine boyun eğmesini sağlayabilirler. Cin ve şeytânların boyun eğmesi ise ya Allah’ın o konuyla ilgili ismine itaat etmeleri ya da ondan korkmaları nedeniyle meydana gelir. Çünkü Allah’ın isimlerinde onları hüküm altına alıp boyun eğdirecek öyle bir özellik vardır. Sihirbazlar ise kurbanlarla, namaz ve orucu terk etmek, kan akıtmak ve nikâhı câiz olmayanları helal saymak gibi şeriata uygun olmayan, Allah’a karşı asî olunacak günahları irtikâp ederek şeytânları kullanırlar.17 Dolayısıyla Havâs ilminin İslâm dini açısından hoş karşılananı olduğu gibi uygun görülmeyeni de vardır. Nitekim İslâm dünyasında Havâs ilminin öncülüğünü yapan “İbn Hilâl’in (Hilâl b. Vasıf) hayret verici filleri, güzel işleri ve tecrübe edilmiş sonuçları vardır. Yine Allah’ın isimlerini kullanarak hastalığa okuyuculardan olan İbn İmam’ın yöntemi de zemmedilen değil benimsenen bir usûldür. Ayrıca Abdullah b. Hilâl, Sâlih el-Müdirebi, Ukbetü’lEzrai’, Ebû Hâlid Horasanî de beğenilen tarzda bir usûl benimsemişlerdir. Onların çok büyük ve seçkin işleri vardır.”18

Kökleri Eski Mısır’a uzanan Havâs ilminin, özünde belli bir gerçekliğe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü havâs kitaplarında kadim ve muhdes birçok fırkanın ortak noktalarda buluştuğunu sıklıkla görmekteyiz. Mesela İsmâiliye’nin “her harfin, âlemde bir ağırlığı kendine has tabiatı ve bu hassasından (özelliğinden) dolayı nefislere bir tesiri vardır”19 tarzındaki düşüncesi hem antik medeniyetlerde hem de Bâtınî ve Sünnî çevrelerde aynen dillendirilmiştir. Ne var ki Havâs ilminin içine zamanla birçok hurafe türünden bilgiler karışmış ve özellikle siyasî istismarlarla mesele bulanık hale gelmiştir.

Bazı ilim dallarının inceleme sahasında zaman içerisinde değişimler yaşandığı gibi Havâs ilminin bünyesinde de yaşanmıştır. Hatta Havâs ilmi en olumsuz şekliyle bu değişimden nasibini almıştır. Çünkü “halk arasında yaygın şöhrete sahip eserlerde daha çok harflerin, kelimelerin, isimlerin, duâların ve feleklerin kendilerine özgü hassalarının bulunduğu, bu hassaları bilen kişilerin söz konusu bilgiyi kullanmak sûretiyle duyular ötesinden haber verebildikleri ve nesnelere hükmettikleri ileri sürülmüş, böylece Havâs ilmi tek boyutlu hale getirilmiştir. Bu haliyle Havâs ilminin amacı eşyanın hakikatini araştırma olmaktan çıkıp hasmın yenilmesi, gizli hazinelerin bulunması, insanlar arasında sevgi veya nefret duygularının geliştirilmesi, şifâ dağıtılması gibi hususlara ve büyücülüğe dönüşmüştür. Bu anlayış zaman zaman savaşa iştirak eden padişah ve kumandanları, korunmak amacıyla üzerine bazı âyet ve vefkler yazılı gömlekler (tılsımlı gömlek) giymeye, üzerinde çeşitli yazı ve şekiller bulunan madalyon, yüzük ve metal muskalar taşımaya sevk etmiştir.”20 Kuşkusuz Havâs ilminin geçirmiş olduğu bu evrimde bazı bilimlerin müstakil bir hale gelmesi ve araştırma alanlarını genişletmesi etkili olmuştur. Bu bilimlerin başında ise Fizik ve Kimya yer almaktadır.
 
Üst