“Ey insanlar! Allâh’a tevbe edip O’ndan af dileyiniz. Zîrâ ben O’na günde yüz defa tevbe ederim.” (Müslim, Zikir, 42)
Allah Rasûlü’nün -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, gelmiş ve geçmiş bütün günahları affedildiği hâlde, devamlı tevbe ve istiğfarda bulunması, Allah Teâlâ’nın bahşettiği nîmetlere bir şükür olduğu kadar ümmetine de üstün bir edep dersidir.
Kulun en mühim vazîfesinin, her an Allâh’ı zikretmek ve O’na ibâdette bulunmak olduğunu bilen Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, daha fazla ibâdet etmesi gerektiğini düşünerek her fırsatta tevbe ve istiğfâra sarılırdı. O, aynı zamanda ümmeti nâmına da tevbe ve istiğfâr ederdi.
Allah Rasûlü’nün -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, gelmiş ve geçmiş bütün günahları affedildiği hâlde, devamlı tevbe ve istiğfarda bulunması, Allah Teâlâ’nın bahşettiği nîmetlere bir şükür olduğu kadar ümmetine de üstün bir edep dersidir.
Kulun en mühim vazîfesinin, her an Allâh’ı zikretmek ve O’na ibâdette bulunmak olduğunu bilen Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, daha fazla ibâdet etmesi gerektiğini düşünerek her fırsatta tevbe ve istiğfâra sarılırdı. O, aynı zamanda ümmeti nâmına da tevbe ve istiğfâr ederdi.