“Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin ki duanızı kabul edeyim.” (Mü’min (Gâfir) sûresi, 60)
“Rabbinize yalvara yakara ve sessizce dua edin. Çünkü O haddi aşanları sevmez.” (A‘râf sûresi, 55)
Kulun Rabbini tanıyarak O’nun yüceliği, sınırsız ve sonsuz kudreti karşısında kendi âcizliğini, zayıflığını ve güçsüzlüğünü itiraf etmesi, derin bir sevgi ve saygı içinde O’ndan yardım niyâz etmesidir. Allah’ın birliğini dile getirme ve O’nu övgüyle anma hem bir zikir hem de duadır.
Nu’mân İbni Beşîr radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dua ibadettir.” (Ebû Dâvûd, Vitir 23; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 3, 41, Daavât 1. Ayrıca bk. İbni Mâce, Duâ 1)
Dua kavramı; “saygı” ve “Allah’ı anma” (ta’zîm ve zikir) ile “çağrı” ve “istekte bulunma” (nidâ ve istiâne) anlamlarını birlikte içerir.
Dua; sınırlı, sonlu ve aciz olan insanın bütün benliğiyle sınırsız, sonsuz ve kudret sahibi olan yüce Allah’a yönelip O’ndan istek ve dilekte bulunması, O’nunla arasında bir köprü ve diyalog kurmasıdır. Dua eden insan; bütün zayıflığı, acizliği ve ihtiyaçları içinde, Yüce Allah’ın sonsuz kudretinin ve yüceliğinin, isteklerini ancak O’nun lütfu ve yardımıyla elde edebileceğinin bilincindedir. Bu bilinçle yapılan dua; insanın Yaratan’ına olan inancının, güveninin ve O’na teslim oluşunun bir göstergesidir. İşte bundan dolayı Peygamberimiz (s.a.s.);
“Allah’a duadan daha değerli bir şey yoktur” buyurmuştur. (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 870; Ahmed, II, 362; Tirmizî, De’avât, 1; İbn Mâce, Dua, 1)
1. Çağrı (nidâ)
“Sizi çağırdığı gün, O’na hamd ederek davetine uyarsınız ve (kabirlerinizde) pek az bir müddet kaldığınızı zannedersiniz.” (İsrâ, 17/52; bk. Enbiya, 21/45; Fâtır, 35/14; Kamer, 54/10)
2. İstiâne / Birinden yardım isteme
“Kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sûre meydana getirin; eğer doğru sözlü iseniz, Allah’tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın.” (Bakara, 2/23; bk. Yunus, 10/38; Mü’min, 40/26)
3. Söz (kavl)
“Azabımız onlara (helâk ettiğimiz toplumlara) geldiğinde sözleri, ancak ‘biz gerçekten zalimlermişiz’ demekten ibarettir.” (A’râf, 7/5; bk. Yunus, 10/10; Enbiya, 21/15)
4. İstifhâm / Bir şeyi sormak, anlamak istemek
“Ey inananlar! (Elçi), sizi yaşatacak şeylere çağırdığı zaman Allâh’ın ve Elçisinin çağrısına koşun ve bilin ki, Allah, kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz, O’nun huzuruna toplanacaksınız.” (Enfâl, 8/24; bk. Bakara, 2/68; Yunus, 10/25; Kehf, 18/58; Mü’minûn, 23/73; Nuh, 71/5, 8)
5. İstekte bulunmak, yalvarmak (suâl)
“Kullarım, sana benden sorarlarsa (de ki): Ben (onlara) yakınım, dua edip yalvaran, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm…” (Bakara, 2/186; bk. A’râf, 7/134; Zuhruf, 43/49; Mü’min, 40/49, 60)
6. İbadet
Kur’ân’da birçok ayette “dua” kelimesi ve türevleri bu anlamda kullanılmıştır. Şu ayetleri örnek olarak verebiliriz:
“De ki: ‘Biz hiç Allah’ı bırakıp da bize fayda da, zarar da vermeyecek şeylere ibadet eder miyiz?...” (En’âm, 6/71)
“Onlar (Rahman’ın kulları), Allah’ın yanında başka tanrı tutup ona ibadet etmezler…” (Furkân, 25/68; bk. Mü’minûn, 23/117; Cin, 72/18, 20)
7. İman
“De ki: ‘İbadetiniz / imanınız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?’...” (Furkân, 25/77)
Bu ayetteki “dua” kelimesi ibadet anlamına gelebileceği gibi iman anlamına da gelir. (Buhârî, İman, 2) İbadet kavramı, iman kavramını da içine alır. Bir insanın ibadet edebilmesi için her şeyden önce iman etmesi gerekir.
“Rabbinize yalvara yakara ve sessizce dua edin. Çünkü O haddi aşanları sevmez.” (A‘râf sûresi, 55)
Kulun Rabbini tanıyarak O’nun yüceliği, sınırsız ve sonsuz kudreti karşısında kendi âcizliğini, zayıflığını ve güçsüzlüğünü itiraf etmesi, derin bir sevgi ve saygı içinde O’ndan yardım niyâz etmesidir. Allah’ın birliğini dile getirme ve O’nu övgüyle anma hem bir zikir hem de duadır.
Nu’mân İbni Beşîr radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dua ibadettir.” (Ebû Dâvûd, Vitir 23; Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 3, 41, Daavât 1. Ayrıca bk. İbni Mâce, Duâ 1)
A. SÖZLÜK VE TERİM ANLAMI
Sözlükte; “çağırmak, seslenmek, davet etmek, istemek ve yardım talep etmek” anlamlarına gelen dua, din ıstılahında; Allah’ın yüceliği karşısında insanın aczini ve zafiyetini itiraf etmesi, sevgi ve saygı ile O’nun lütuf, nimet ve yardımını, dünya ve ahirette nimetler ve iyilikler ihsan etmesini; üzerindeki sıkıntı, dert ve belayı gidermesini; günah, hata ve kusurlarını bağışlamasını dilemesi; yalvarıp yakarması ve O’na hâlini arz edip niyazda bulunması demektir. (bk. Rağıb ve İbn Manzûr, d.’a.v. maddesi)Dua kavramı; “saygı” ve “Allah’ı anma” (ta’zîm ve zikir) ile “çağrı” ve “istekte bulunma” (nidâ ve istiâne) anlamlarını birlikte içerir.
Dua; sınırlı, sonlu ve aciz olan insanın bütün benliğiyle sınırsız, sonsuz ve kudret sahibi olan yüce Allah’a yönelip O’ndan istek ve dilekte bulunması, O’nunla arasında bir köprü ve diyalog kurmasıdır. Dua eden insan; bütün zayıflığı, acizliği ve ihtiyaçları içinde, Yüce Allah’ın sonsuz kudretinin ve yüceliğinin, isteklerini ancak O’nun lütfu ve yardımıyla elde edebileceğinin bilincindedir. Bu bilinçle yapılan dua; insanın Yaratan’ına olan inancının, güveninin ve O’na teslim oluşunun bir göstergesidir. İşte bundan dolayı Peygamberimiz (s.a.s.);
“Allah’a duadan daha değerli bir şey yoktur” buyurmuştur. (İbn Hıbbân, Ed’ıye, No: 870; Ahmed, II, 362; Tirmizî, De’avât, 1; İbn Mâce, Dua, 1)
B. KUR’ÂN’DAKİ ANLAMI
Çok anlamlı kavramlardan biri olan “dua”; Kur’ân’da yedi farklı anlamda kullanılmıştır. (bk. Ebû’l-Ferec, s. 292-295)1. Çağrı (nidâ)
“Sizi çağırdığı gün, O’na hamd ederek davetine uyarsınız ve (kabirlerinizde) pek az bir müddet kaldığınızı zannedersiniz.” (İsrâ, 17/52; bk. Enbiya, 21/45; Fâtır, 35/14; Kamer, 54/10)
2. İstiâne / Birinden yardım isteme
“Kulumuza indirdiğimiz Kur’ân’dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sûre meydana getirin; eğer doğru sözlü iseniz, Allah’tan başka, güvendiklerinizi de yardıma çağırın.” (Bakara, 2/23; bk. Yunus, 10/38; Mü’min, 40/26)
3. Söz (kavl)
“Azabımız onlara (helâk ettiğimiz toplumlara) geldiğinde sözleri, ancak ‘biz gerçekten zalimlermişiz’ demekten ibarettir.” (A’râf, 7/5; bk. Yunus, 10/10; Enbiya, 21/15)
4. İstifhâm / Bir şeyi sormak, anlamak istemek
“Ey inananlar! (Elçi), sizi yaşatacak şeylere çağırdığı zaman Allâh’ın ve Elçisinin çağrısına koşun ve bilin ki, Allah, kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz, O’nun huzuruna toplanacaksınız.” (Enfâl, 8/24; bk. Bakara, 2/68; Yunus, 10/25; Kehf, 18/58; Mü’minûn, 23/73; Nuh, 71/5, 8)
5. İstekte bulunmak, yalvarmak (suâl)
“Kullarım, sana benden sorarlarsa (de ki): Ben (onlara) yakınım, dua edip yalvaran, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm…” (Bakara, 2/186; bk. A’râf, 7/134; Zuhruf, 43/49; Mü’min, 40/49, 60)
6. İbadet
Kur’ân’da birçok ayette “dua” kelimesi ve türevleri bu anlamda kullanılmıştır. Şu ayetleri örnek olarak verebiliriz:
“De ki: ‘Biz hiç Allah’ı bırakıp da bize fayda da, zarar da vermeyecek şeylere ibadet eder miyiz?...” (En’âm, 6/71)
“Onlar (Rahman’ın kulları), Allah’ın yanında başka tanrı tutup ona ibadet etmezler…” (Furkân, 25/68; bk. Mü’minûn, 23/117; Cin, 72/18, 20)
7. İman
“De ki: ‘İbadetiniz / imanınız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?’...” (Furkân, 25/77)
Bu ayetteki “dua” kelimesi ibadet anlamına gelebileceği gibi iman anlamına da gelir. (Buhârî, İman, 2) İbadet kavramı, iman kavramını da içine alır. Bir insanın ibadet edebilmesi için her şeyden önce iman etmesi gerekir.