Allâh’a yöneliş ve kalbin ulvî bir seviye kazanmasında mühim bir yeri olan istiğfar, mânevî kirlerden temizlenmenin de yegâne vâsıtasıdır. Makbûl bir tevbe, kul ile Rab arasındaki engelleri ve perdeleri kaldırır, Allah Teâlâ’nın sevgisine mazhar eder. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz Allâh, çok tevbe eden ve çok temizlenenleri sever.” (el-Bakara, 222)
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Rabbimiz’in, insanların tevbelerinden ne kadar hoşnut olduğunu anlatmak için şu misâli vermiştir:
“Herhangi birinizin tevbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları fayda etmeyince deveyi bulma ümîdini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecedeki sevincinden ne dediğini şaşırarak:
«–Allâh’ım! Sen benim kulumsun, ben de Sen’in Rabbinim.» diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.” (Müslim, Tevbe 7; Tirmizî, Kıyâmet 49, Deavât 99)
“Şüphesiz Allâh, çok tevbe eden ve çok temizlenenleri sever.” (el-Bakara, 222)
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Rabbimiz’in, insanların tevbelerinden ne kadar hoşnut olduğunu anlatmak için şu misâli vermiştir:
“Herhangi birinizin tevbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları fayda etmeyince deveyi bulma ümîdini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecedeki sevincinden ne dediğini şaşırarak:
«–Allâh’ım! Sen benim kulumsun, ben de Sen’in Rabbinim.» diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.” (Müslim, Tevbe 7; Tirmizî, Kıyâmet 49, Deavât 99)